15.12.2012

kısa, kısa ,kısalar- 4




-Ne zaman mandalina soysam aklıma bebek mandalinalar gelir.Bir keresinde minicik bir mandalina dilimi için öyle demişti babam.
"bak bebek mandalina" onu yemeye kıyamamıştım.Amma da yaptın demeyin ama öyle işte.
Küçük her şey gerçekten de küçüktü benim için yavruydu.yıllarca serçeleri yavru kuşlar sanmıştım.
Kuzuların yenmesine her zaman karşı oldum.
Annemi balık ayıklarken ne zaman izlesem,araya karışmış minicik balıklara içerledim.
Hayat böyle böyle daha da zorlaşıyor.

-Evde geçirebildiğim uyku dışındaki en çok üç saatin en iyi ihtimalle bir buçuk saatini bir filme
kalan bir buçuk saatinde ise ısrarla yedirilen yemek,su yerine içtiğim çayla salonda oturup;
hala hayatta,sağ salim ve tek parça olduğumu
annemlere ispat için değerlendirirken izlediğim Kelime Oyunu ile geçiyorum.
Bence Kelime Oyunu'na katılanlar evde ,soruları bildikçe aile eşrafı tarafından verilen gazla soluğu programda alanlar.
Aslında çok gaza gelen bir insanımdır ama yok baba ben adımı bile unuturum orda diyip odama gidiyorum sonra.


-Otobüsteki amca yanındaki, çok bunaldığını söyleyen diğer amcaya:
"boşver zaten altı gün kalmış" dedi."Kıyametin kopmasına."
Sonra güldüler ve boşverdiler yorgun argın eve dönüş yolunda.
Onları bilmem ama benim kıyametim her halukarda kopacak.Belki bir mektup yazarım 21 aralığa.
21 aralıkta kıyamet kopmazsa açma
diye de not düşerim.Ancak bu kadar cesur olabilirim.


-Mor çerçeveli bir gözlüğüm vardı.Kenarlarında süsleri de olan.O zamana kadar başıma gelen en güzel şeydi o gözlük.
Muhtemelen ssk'nın karşıladığı en muhteşem gözlüğü kapmıştım.
Hala şu çok bilmiş bıdıklara benzeyebiliyorken aynı zamanda kendimi iyi de hissettirebiliyordu o gözlük.
Gözüm gibi bakıyordum.
Gerçi bir kere camdan aşağıya sarkarkan, tam dördüncü kattan yere düşmüştü.
Az daha peşinden gidiyodum kurtarmaya.
paramparça olduğunu sanarkan camı bile çizilmemişti.
Sonra ne oldu da başka bir gözlük aldım orasını hatırlamıyorum,büyüdüm müydü o ara.Sanırım öyle sandılar.

9.12.2012


Burada hiç karınca yok hem de hiç.Sadece arada bir,bi kaç sinek görüyorum o kadar.Bir de monitörlerin kenarlarına yapıştırılmış yapmacık,samimiyetsiz uğur böceklerini hem de hergün.
Evden hamam böceğimi getirdim ben de. onu iliştirdim önce klavyeye sonra monitörün tam köşesine.ay o ne diyip irkilmeleri de yetiyor...
Onların gözünde garip olmak bana iyi geliyor.
 
Bana hep öğreneceksin diyorlar.Her afallayışta.İşin kurallarını öğreneceksin.Arkasından konuşup yüze gülmeyi,nefret ederken seviyormuş gibi yapmayı öğreneceksin.Dedikodudan sorumlu açıkgöz muhasebe müdürü de öyle söyledi.O da benim gibiymiş de onbeşyılda bu işi çok iyi öğrenmiş.
Paranoyaklıktan ve şüpheden sorumlu müdür ,bana gelip gidip dikkatli ol diyor yanındakilere güvenme.Kasa bu çok önemlidir.Ona göre herkes hırsız çünkü.Gelip gidip para sayıyor.Aptal olduğumu düşünüyor. 
Yanımdaki pek yetkili sorumlu ve sorunlu abla bu aralar bana çok iyi davranıyor.Korkuyorum.Anlaşamadığım insanlarla anlaşmaya başlamak korkutucu geliyor.Aramızdaki iletişimi en aza indirmeye gayret ederken,çantamdaki kitabı gördü ,izlediğim filmleri sordu,telefon numaramı aldı,hayatımla ilgili sorular sorup akıllar verdi,korktum.

Bazen yoğunluğun en yoğunluğunda sessizce kapıya yaklaşıp çaktırmadan dışarı sıyrılıp ,hıphızlıca koşsam diyorum.
Çok hızlı koşarım ben.ThunderCats'teki Cheetara kadar olmasa da çok hızlı koşarım.Onlar yokluğumu anlayana kadar epey uzaklaşmış olurum.
Bir gün deneyeceğim galiba. 

16.11.2012

"Dur gevşeme. Zulüm, Allah’tan hariç!"



Bazen ve hatta çok sık olarak Anadolu'dan Görünüm mü Perde arkası'nın mı net olarak hatırlayamadığım o programın
köy manzaraları eşliğindeki acıklı mı acıklı melodisi çalıyor arka fonda.
Taş Devri'nin Körfez Savaşı ile kesildiği ve haber uzadıkça tekrar çizgi filme dönülmeyeceğini anladığımız zamanların
spontene çevirili umutsuzluğuna tekabül ediyor hüznü.
Petrole bulanmış kuş ve o meşhur üzüntülü şarkıya bırakıyor yerini.
Cama yüzümüzü dayamış karla gelecek tatilin nöbetini tuttarken yere düşen her kar tanesinin erimesini görmek gibi.
yine de bembeyaz bir sabaha uyanma duası ediyoruz.

Susam sokağı başlasın artık!

 Ve zalimler yakamıza yapıştığında,bunaldığımızda Gazze,Suriye,ölen gencecik çocuklar,görmezden gelinen ölüm oruçları ve daha bir çok acı etrafımızı kuşatmışken
insan bir süper kahraman bekliyor.Gelip her şeyi yoluna koysa,sükün bulsak,sahipsiz olmadığımızı anlasalar zalimler günlerini görseler diye!
Mesala Çağrı'daki gibi uzaktan atıyla heybetle Hamza gelse.Korku salsa zalimlere.Gölgesine saklansak,ferahlasak.

Melek orduları olsa yine.Bu sefer Vahşi de olmasa...

13.11.2012


Melek aşağı melek yukarı,melek sağa ve melek solayken,telefon çalıyor ben o sırada çok konuşan amcanın ardı ardına sorularına yetişmeye çalışırken
bir de mail geliyor.Maile söylenenler ve amcaya yazılanlar.Birbirine karıştı.
Yanlış fiyat verdik!
Tam o sırada içeriden birileri bana sesleniyor.
Ben orada değilim aslında tam o sırada çok farklı bir yerde
bir şeyleri değiştirmeye çalışıyorum.Bu filmi de nerden çıkardım.Affet beni Sparky,Allah'ım affet.
Telefon ısrarla çalmaya devam ediyor,kulağı tırmalayan o mekanik delirtici melodi tüm mekanı kaplıyor.
Yetkili abla telefona yakın ama bakmıyor.
Telefona bakmayı sevmezmiş.Arananın kendi olduğunu bile bile benim infilak etmemi bekliyor.
Saat 11:11.Safsata bunlar!
Ben küçük bir çıldırış geçirip bin parçaya ayrılıyorum.
Ortaya saçılan milyonlarca melek parçası ve arka fonda tabiki Where is My Mind çalıyor.


" Yama… Sadece bir yama… Bunu hiç unutma, Tusya, her şey bir yanılsama…"

28.10.2012





Annemlerin evde bıraktığı çocukluk günlerinden bir sıkıntı var aklımda.Çaresizlikle karışık yalnızlık duygusu öyle.Televizyon açık,henüz hava kararmamış dışarıdan çocuk sesleri gelirken biz camın kenarından dışarıyı izliyoruz.Annem tembihlemiş dışarı çıkmayın,vakitlice yatın.Perdeleri çekme vakti gelirken akşam ezanı okunuyor.Perdeleri çekiyorum.Holün ışığı yanıyor.Holün ışığı yanarken salon karanlıksa çok sıkıntılı olur.Televizyon salonda.Yataklarımız da öyle.The Last Emperor var Son İmparator.Trt 1'de.Onu izliyoruz.Dokuzda uyumuş olmalıyız,film devam ediyor sıkılsam da kanal değiştiremiyorum.Kardeşlerim çoktan uyumuş.Film amma da uzunmuş bitmedi diyorum saat dokuza yaklaşırken sıkıntı artıyor yarın okul var uyumam gerek telaşı başlıyor.Film bitmek bilmiyor saat 10 olmuş annemler şimdi gelir diyorum,ben uyuma numarası da yapamam gözlerimı kıpraştırırım biliyorum.Televizyonu kapatamam bu filmle uyukuya dalmak zorundayım,uyuyamıyorum.Sıkıntı çaresizliğe dönüşüyor.Salonun ışığını açmalıydım diyorum,sıkıntı korkuya dönüşüyor.Film korkunç değil de çocuk çok çaresiz.Ağlamaklı sıkıntı bir anahtar sesiyle uykuya dönüşüyor.Bernardo Bertolucci,beni affet.


 Yarın iş var ve ben uyuyamıyorum,film bitmiyor.

17.10.2012

“Kendime bir otomobil çarpsın coşkusu…”


-Çaycı teyzeden çay isteyemiyorum.Üzülür gibi oluyorum.
Bunu söylediğimde etrafımdakilerin " ama onun işi bu!" tepkisinde gidip kendim de alamıyorum dolayısıyla çay içemiyorum,muzdaribim.
Ama çaycı teyze etrafı da temizleyip, süpürüp, bardakları da yıkayıp çay yapıp, çay dağıtıyor. O benden daha muzdarip.
Çaylarımı eve saklıyorum bundan.Hem böylelikle eve dönmenin bir anlamı bir önemi de oluyor...

Sabah yola çıkmanın da Tutunamayanlar tesellisi var,kıta değiştirmenin boğazdan geçiyorum'u.İki katlı otobüsle hem de.
Sonra iş-sayılar.Sayılar da sayılar.
Faturanızın da Allah cezasını versin irsaliyenizin de diyorum .Ve kdv'nin de bin türlü.
Bu kadar çok sayı ,bu kadar çok hesap benim başımı döndürüyor.Bu hesap kitap bana fazla .Çokça hesap ortada kitap da yok.Kitap olsa canım feda.
Bir de bu hesaplar sadece rakamlardan da değil.Bir avuç insanın saçma salak çıkar hesapları
(ne kadar da çok hesap dedim),ego hesapları.
Birbirinin arkasından konuşmalar.Benim aklım ermiyor ermesin.Neymiş böyle ortamlarda safa yatıp takip etmeliymişim insanları.
Herkesle aramı iyi tutmalıymışım da ne olup bittiğini anlamaya çalışmalı, insanlara ona göre davranmalıymışım.
Ben yapamam ki.Hesaplayıp planlayıp konuşamam ki.Hiç bir zaman yapamadım ki.Beni dışlamalarını ,beceremeyeceğimi anlamalarını bekliyorum.İstifa edilemeyen,kaçılamayan iş yapmışlar kovulmayı bekliyorum.Erdal bakkala dönüşmeden,Amin.

7.10.2012


Bazı kitapları okumayı, bazı filmleri izlemeyi sonralara ertelemek ,yaşamak için bir nedenin olması ya da elindeki mevcut nedenlerin bitmemesi için...
Korkuyu Beklerken aklımda,Tehlikeli Oyunlar her daim yanı başımdayken -geç de olsa -Tutunamayanlar da elimde şimdi.

29.09.2012

" ben dünyaya karşı 'durmak' ile meşhurum"


Ben Papillon olamazdım belki Luis Dega belki de daha baştan kaybeden Clusiot'umdur dedim kendi kendime.
Bazen olur öyle kafamdan geçeni farketmeden seslice de söyleyiverdiğim.
Geçenlerde pazar günü de çalışıyor musunuz diyen bir telefon sesine de sarı tuvalet terliğini bilir misin demişim.Hani kenarı kopuk olur ya.

Halbuki ben bunu da düşündüğümü sanmıştım.
Pardon anlamadım dedi.Allah'tan anlamadı.Anlasaydı daha çok üzülebilirdim.
Bazen etrafımdakiler anlamaz gözlerle yine ne diyo bu salak der gibi bakıyorlar.Baksınlar!
Ben onların saçmalıklarına karışıyor muyum.Bir de ayıp olmasın diye söylediklerini dinler gibi yapıyorum pek anlamasam da.
Yoksa banane avon'dan bilmem neden.
Ben bunları düşünürken kadın telefonda bir şeyler anlatıyor birilerine.
Hiç kemkümlemiyor.Ben hiç beceremedim böyle konuşmayı.
Kadın ,olur olmaz -ki bu konuşma başlı başına yerli yersiz- her cümleyi gereksiz bir sahiplenme eki ile sahipleniyor.
"bilmemkim hanımcığım,kaşecime de söyledim,elemanım yok,kuryem de şimdi çıktı"
buralar hep benim demeye çalışıyor sanki.

Buralar benden sorulur.
Ya da belki de işini sahipleniyor.Ben hiç bir işi böyle sahiplenemedim hayallerim dışında.
Hala düşünüyor muyum yoksa bütün bunları söyledim mi ikileminde melek diye bir ses duyup istemsizce hoop diyorum.Ya da demiyorum.Kendimi bir keşmekeş trafiğin içinde buluyorum dalıp giderken.Sonra bi bakmışım tekrar sabah olmuş ve ben aynı yoladüşüncelere tekrar koyuluyorum.

8.09.2012

"bu duygu bana çok çok bana beliğ"


Kariyer hayatımda(!) İsmail Abi ile yarışır değişikliklerle yine ,bu sefer bambaşka bir işle dünyanın içine düştüm.Kredi kartlarının,faturaların,kartvizitlerin,
pazarlamacı ses tonlu soğuk merhabalı-günaydınlı insanlar arasına.
Varsayıyorum ki ben,yanıbaşımda bir tanıdıkla gurbetteyim.Kısa ya da belki uzun süreli hayat seyahati.Sabah 6.00-20:00 arası Erdal Bakkaldan halliceyim.

İyimser bir bakışla Rotring kalemler,tombo uçlar arasında belki de bir cennetteyim.
Hayallerimin ülkesinden ,filmlerimden kısa süreli ayrılık.Tüm kahramanlarımla birlikte mesaideyim.
Geri geleceğim.Bir takım saçma salak hayallerime kavuşmak için para biriktirip hem de;mücadele edeceğim,karalıyım.
O zamana kadar;kredi kartlarından,eşyalardan,tabak tencere takımlarından,otomatik salata kurutucusundan,eşyalardan,plastik çiçeklerden,
yapmacık gülümsemelerden,rakamlardan,
boyunlarında zincirleriyle plaza insanlarından,kırık dökük dualarımı kaybetmekten,dünyanın üzerime yapışıp kalmasından O'na sığınırım,amin.

25.08.2012

Yedinci Gün



Ben şanslıydım.Yeni kitabı uzun süre bekleyenlerden değildim.Suskunlar'ı,Amat'ı ve Puslu Kıtalar Atlası'nı arka arkaya yalayıp yutup ve tam da özlemeye başlamışken geldi yeni kitabın müjdesi.Bugün de kendisi.
Alır almaz sayfa sayısına baktım sadece 240 sayfacık.Başlarsam iki güne biter korkusuyla bakışıp duruyoruz epeydir.Ama bir yandan da deli gibi merak ediyorum.Sanırım artık dayanamayıp başlayacağım ben,hadi bana eyvallah.

"Aklıyla olduğu kadar gözleriyle de gördükleri kendisine fazlaca ağırlık vermiş olacak ki Ulu Hakanımız havagazı lambasını kapattı ve o karanlıkta bir sayepuşun altındaki yaldızlı koltuğa oturdu..."


23.08.2012

"hoop gitti kafa"




Bir işle uğraşırken,yolculuk yaparken ya da uyumaya çabalarken düşündüklerimi,aklımdan gelip geçenleri hemen anında kaydeden bir zımbırtı olsaydı bir kitap dolusu saçmalığım olurdu;

İzlediğim filmlerden bazı kahramanlar zaman zaman bir vesileyle ortaya çıkıp kendilerini hatırlatıyolar.Uxbal,Amador Fiorya,Lilja ve Volodya,Axel,Grace ,Yuji,Madi,Agrin,Chobo ve niceleri... Bazen sanki onlar bir yerlerde yaşamaya devam ediyolamış ya da hala hayattalarmış gibi.Napıyolardır acep diye salak salak düşünceler içine bile girebiliyorum.
Onlardan biri de bu aralar sıkça hatırladığım Gelsomina.La Strada'yı yeniden izlemelisin sinyali olmalı.

Hazirandan-ağustosa bakınca daha çok varmış gibiydi.
Şimdi ağustostan hazirana geri dönüp bakıyorum da daha dün ordaymışım ,yeni gelmişim gibi.Çabucak gelip geçti.Aslında yaz mevsimini sevmiyorum ama yaz tatiline saklanmak iyiydi.
Erteleyip,erteleyip ertelemek bir bahaneyle sonraya bırakmak güzeldi bazı şeyleri.
Şimdi yeniden yapmamız gerekenleri,mecburiyetleri hatırlatan mevsimler kapıda ya da değil.

Yaşadıklarımı tekrar tekrar yaşamak,beynimin içinden geçmişten geçmemişten konuşmak,konuştuklarımı tekrar tekrar konuşmak."neden öyle dedim ki","neden öyle demedim ki","neden öyle yaptımki'li cümlelerle,bu kafa sesiyle yaşamak çok yorucu.

İnsan ne kadar ölmek istese de ,ölümden korkmadığını söyleyip ve hatta intiharı düşünse bile bazı şeylere cesaret edemez gibi geliyo bana.
Örneğin rus ruleti.Filmlerde bile izlemek çok zorken o sahneleri, bir silah alıp beynime dayayamazdım.(13 Tzameti'yi izlerken neler çektim)
Ya da ölümden korkmadığımı söyleyip dursam da o oyunu oynayamazdım ben.
Sanırım daha yeterince delirmedim.


Bebeklerle konuşma becerisi diye bir şey varsa ben de ondan zerre yok.Onları çok çok sevsem de hanimiş de hanimiş,agucuk da agucuk şeklinde konuşmaları hiç beceremiyorum.Bundan ilk tanışıklık sırası biraz stresli,nasıl iletişim kursam stresi.Hem de yanındaki arkadaşın bebek dilinden türlü seslenmelerle bebeği havalara atıp kahkalar attırırken,senin "hey nasılsın bebekcik" şeklindeki yaklaşımın başta bebek olmak üzere herkese garip gelebilir.Ama yine de onları gülümsetebiliyorum bu garip yaklaşımla hem de :)

 Sight&Sound, yönetmenlerin en iyi 10 film listelerini inceleyip duruyorum öğleden beri.İzlemem gereken filmleri tespit ediyorum.Sevdiğim yönetmenlerin listelerine bakıyorum.Kendi listeme de baktım.Bir Zamanlar Anadolu'da var.Muhsin Bey var,Masumiyet var,Sevmek Zamanı var,idi i smotri var,Arizona Dream var,Akahige var.Sonra Geleceğe Dönüş göz kırptı ordan.Hiç favori film listesinde Geleceğe Dönüş olan bir yönetmen olurmuymuş olmazmış olmamış da zaten.

...iyki de öyle bir zımbırtı yok.

19.08.2012


Anane evi bayram şekeri hüznü.Her bayram şekerlikte o sütlü ,kakaolu ,sevimsiz şekeri bulmanın verdiği hüzün.
kadrolu anane şekeri.

Babannemde Lord.Şirin içi hindistancevizli gibi yumuşak,diş ağrıtıcı tabir ettiğimiz çok tatlı yarı çikolatalardan.Sevimli,şirin şekerlik içinden göz kırpan. 

Amcamlarda minik tadelle ve minik hobi mutluluğu.Babamın inatla her bayram aldığı tadı kötü çıkar mı gerimli badem şekeri ya da nikah şekeri şekerleri.

Komşumuz,akrabamız Kemal amcalarda istisnasız her bayram renkli ambalajlı,iri kıyım sakızımsı&çikolatamsı isimsiz şekerler.Bence bir bayramda alınmış ancak hiç bitmediğinden diğer bayramlar için de kullanılan.Şekerlik uzatılınca almamak olmaz,eve gidince anne ihtarıyla yenmez.Ya da bir ısırık alıp atıldığı da olmuştur.Bütünüyle yenmezse fena değildir.

Bir bayram eziyeti olarak ev yapımı baklava çilesi."Bayramda kusana kadar baklava yenmelidir" yazısız kanunun soncu.Bir baklavayı bugüne kadar bütünüyle yediği görülmemiş biri için en zorlu dakikalar.Üst kabuğu yenip gerisi anne ya da kardeş en kötü ihtimalle baba tarafından süpürülür.
Yanında yaprak dolması varsa dolmaya sığınılır.

 
Aslında bu bir bayram yazısı değildir.Zaten Bayramların ikinci günü de pek bayram gibi değil.Bayram,bayram sabahından ibaretken ikinci gün ,bayramı umutsuzca sürdürme çabası gibi değil mi.

30.07.2012

kısa, kısa ,kısalar- 3


>Toplu aile yemeklerinde o büyük sofranın yanına kurulmuş çocuk sofrası vardır ya hani.
Küçükken hüzünlüdür,dramdır.Orda ,o büyük sofrada türlü süslü yiyecekler içinde büyükler! Sen,yaşıtların ve senden küçük veletlerle özensiz ve zaten çoktan talan edilmiş çocuk sofrasında.Dudak bükülür,içten içe darılırsın ya hani.Büyümek istersin istemesen de.
Aradan seneler ve seneler geçer.Lafa gelince büyüdün yaşlandın diyenler seni yine o çocuk sofrasına gönderirler.
Diğer çocuklar ,irili ufaklı kuzenlerle kafa dengi sofrada bu sefer hala büyümemiş olmanın tesllisini yaşarsın,gariptir

 
>>Sanırım sadece kış olimpiyatlarında oynanan bir oyun var.2012 olimpiyatlarında var mı diye baktım da göremedim.
eurosport da ne zaman görsem mantığını anlamasam da saatler boyu izleyebilirim o oyunu küçüklüğümden beri.
Böyle buz üstünde ellerinde süpürge olan insanlar piknik tüpe benzer bir topun yönünü değiştirmeye çalışırlar
ya da ben öyle olduğunu sanıyorum.
Amaç nedir bilmiyorum ama hipnotik bir şekilde izleyebilirim ben o oyunu ve hatta oynamak isterim.
Tamam ismini de buldum,"Curling!"
Olimpiyatlar demişken,sanırım benim idrak ettiğim ilk olimpiyat Barcelona olimpiyatlarıydı.trt 1 de tanıtım filmlerini ,maskotları hatırlıyorum.
Aslında Seul olimpiyatlarını da hatırlıyo gibiyim.
Naim süleymanoğlu onunla ilgili bir sürü hayal meyal bir şeyler ya da sonradan duyduklarım mı bilmiyorum ama tanıdık gibiler.
Bu arada 2000 sidney olimpiyatları sırasında da rüyamda Avustralya'da olduğumu ve olimpiyatları izlediğimi görmüştüm.
Ama artık böyle rüyalar görmüyorum.

 
>>> Zaman zaman abilik görevini de -üstüne vazife olmasa da - üstlenen erkek kardeşlerle ilişkiler kimi zaman çok zordur.
Onlarla iyi geçinmek gerekirken arkadaş olmaya çalışmak kesinlikle yanlıştır.
Çünkü anlattığın şeyleri aleyhinde delil olarak kullanma olaslıkları vardır. Bunu aranızda yaşanan ve kendi çıkarına aykırı en ufak bir sorunda
imalı sözlerle belli eder zaten.O kardeştir ve öyle kalmalı.
Kimi zaman anne-babayla işbirliği içine de girebilirler dikkat edilmelidir!
Ayrıca arayı biraz seyrek tutmak her zaman daha iyidir.
Böylece onun ütü gibi ayak işlerini de yapmak zorunda kalmazsınız :P


>>>> Arkadaşlarıma film tavsiye ederken ya da aile eşrafına bir filmden bahsedip izleme yönünde baskı yaparken ki halim yukarda gördüğünüz Umut Sarıkaya karikatüründen pek de farklı değil çoğu zaman :)

23.07.2012

kısa, kısa ,kısalar- 2


-Küçükken izlenip rüya mı gerçek mi karıştırılıp hayal meyal hatırlanan filmler listesi Madde 8: Houdini.
Houdi'nin (ki Tony Curtis abidir) tehlikeli numaralarını
nefesimi tutup izlemiştim.Sanki buzulların altında rekor denemesi yapan,su dolu cam fanusa üstelik de eli kolu kilitli deli gömleği ile dalan benmişim gibi.Filmde bir de ruh çağırma sahnesi vardı yanlış hatırlamıyosam.
Pencerelerin kapanıp açıldığı,perdelerin uçuştuğu,korkarak izlediğim.
Ne güzel ne büyülü filmdi Houdini!

--Geçen sene bu gün ne yapmıştım gereksiz bilgiler veri tabanına göre geçen sene bugün
Fanny och Alexander -ki izlediğim ilk Ingmar Bergman filmidir- ve/veya The Romanovs: An Imperial Family
-Romanovy: Ventsenosnaya semya-izlemiş olabilirim.
Geçen sene bugününün iki gün öncesinde ise Mary Poppins'i izlediğimi net bir şekilde söyleyebiliyorum.
Ancak ondan sonraki günü hatırlayamıyorum ve hangi filmi izlediğim muamma.
Evet sabaha karşı bunu düşünüp uyuyamıyorum!

 
---"Melek senin adın neden melek" demişti bakkal amca.Her ekmek almaya gidişimizde kafa karıştırıcı zor sorular sorardı.
"meleklerin cinsiyeti yoktur ki.erkeklere neden melek ismi verilmiyo bunu düşün.Annenlere sor bakalım."
Sordum neden diye.Çünkü babanem istemiş.çünkü çok severmiş,kura çekmişler melek çıkmış.
"ee peki neden erkeklere de melek ismi verilmiyo,meleklerin cinsiyeti yokmuş ki" dedim..
"??%&!! "cevabını aldım.
Sonra epeyce bir süre ekmeği başka bakkaldan almak zorunda kaldım.
Sahi neden erkeklere melek ismi verilmiyodu.
Tamam buldum onlara rıdvan,cebrail ya da israfil gibi büyük önemli meleklerin ismi uygun görülmüş vakti zamanında.
Sonra o isimler erkek ismi olarak kazınmış hafızalara,erkeklere verilmiş.
Bir toplumun bakış açısı işte.Dinen doğru mudur değil midir bilmiyorum bakkal amca.


---- Looney Tunes kahramanlarının en iticilerinden Foghorn Leghorn adlı çok konuşan iri horozu hiç ama hiç sevmezdim.Hep onun düşmanı köpeğin tarafındaydım.Her zaman ona haddini bildirirdi köpekciğimiz.Bir de tam olarak ne olduğunu bilmediğim minik bir kuş cinsi tarafından yerden yere vurulurdu.Yukarda resmini gördüğünüz çok bilmiş civciv oğlu her zaman ona zor sorular sorardı.
Neyse neyse o zaman;
yaşasın Speedy Gonzales diyoruz. "yepa, yepa, yepa!
andele, andele!" diyerek uzaklaşıyoruz.




18.07.2012



En iyi açılışa sahip filmler diye bir yazı gördüm şurda 12 tane film seçmişler.
Bir kaç tane de ben ekliyim dedim. 

Birinci ,Saving Private Ryan'nın açılışındaki Normandiya çıkarması sahnesi ki gerçekten çok fazla etkileyiciydi.Kafamı eğdiğimi hatırlıyorum kurşunlar yağarken o dehşet anlarında.

  

İkincisi, Tom Waits-Dead and Lovely ile wristcutters a love story'nin muhteşem açılışı.
İnsanı intihara özendiren bir tarafı da yok değil bu sahnenin. Bence eğer insan intihar edecekse böyle intih... öhöm, evinizde denemeyiniz.


Üçüncü daha dün izlediğim Ghost World filminin başındaki çılgın dans sahnesi bence çok şeker bir başlangıçtı filme.


ve yine daha yeni izlediğim Wim Wenders masal filmi Der Himmel Über Berlin'nin açılışındaki o etkileyici şiirli başlangıcı da ekleyebiliriz.

Kimbilir unuttuğumuz başka hangi filmler vardır demişken  İnglourious Basterds da aklıma geliverdi şimdi.
Aslında sıkı bir çalışma ile sağlam bir dosya da hazırlanabilir en iyi başlangıca-en muhteşem finala sahip filmler ve hatta en etkileyici sahneler diye...
Neyse bunlar birden aklıma gelenlerdi. 
Unutmadan,yüzlerce ve yüzlerce kere bıkmadan izlediğim Çağrı filminin başlangıcı da harikadır.Çağrı'nın sadece başlangıcı değil aslında her sahnesi ayrı etkileyici ayrı önemlidir.Onu ayrı bir yere koymalıyız başlı başına baş köşeye.Ancak Çağrı'yı sadece Uhud Savaşı'na kadar izleyebildiğimi de söylemem gerek.Hamza'nın şehit edildiği sahneye ve büyük imtihan Uhud'a yürek dayanmaz.:|

Geçenlerde ironik bir şekilde zaman makinem Delorean ile birlikte lise arkadaşları yatılı toplantısına gittik.
Gitmek zorunda kaldık,kaçamadık.Halbuki tek isteğim Delorean'i eve sağ salim ulaştırmaktı.
Bu arada Delorean derken gerçekten bir Delorean'den bahsediyorum.Delirdiğimi düşünmeyin.Tamam onun bir oyuncak olduğu ayrıntısını söylemedim ama
inanın bana zamanda yolculuk yapabiliyor üstelik plütonyum olmadan.Ya da inanmayabilirsiniz :) 

Ne diyodum,arkadaş yatılı toplantısı ,
Maruz kalabileceğim sohbetleri az çok tahmin etmiştim giderken.
Tahminimde yanılmadım.
Bol abur cubur eşliğinde dertlenmeler dertleşmeler,geçmişle gelecek arasında kapana kısılmış insanların
sabaha kadar süren sonuçsuz sohbetleri.Hadi benim zaman makinem var ama bu insanlar zaman makinası olmadan gelecek ve geçmiş arasında mekik dokudular.
Ben kalabalığın arasına karışmayı denedim önce.Orda olanlar ve olmayanların kalabalığına.
Bir süre bu şekilde idare etsem de hop diye ensemden yakaladılar.Herkes teslim olmuş şu saçma hayat kuralları bıdı bıdılarına.
Yaşı kaç olursa olsun anne-baba söylemlerine.
Hayatımda hiç topuklu ayakkabı giymemiş olmam bile beni onların gözünde anormal yapmaya yetterdi yetti.
Ve daha böyle bir sürü şey...
Kendimi hem iyi hem kötü hissettim.
İyi hissettim her ne kadar umutsuz olsam da bu dünyanın gerçek bir dünya olmadığını biliyorum.
Bu düşünceye sığınıyorum ben bu düşünce bana teselli veren.
Ve benim kaçıp saklanabileceğim bir şeyler var tam olarak ne olduğunu bilmesem de.Belki filmler belki hayaller
belki hiç gerçekleşmeyecek olağanüstü olaylar ama varlar.
Üzüldüm çünkü hayat çoğunlukla onların anlattığı gibi bi şey.
Uyum sağlamak bir şekilde kabul etmesek de bazı şeylere katılmak ya da maruz kalmak zorundayız çoğu zaman.
Bunun güçlüklerini düşündüm.
Bir şekilde bizden istenen yapmak istemesek de kendimizi yapmaya zorunlu hissettiğimiz şeylerin varlığı ,
günün birinde bunlara teslim olmak düşüncesi insanı korkutan.
Hayallerine ulaşamamış insanlar bir şekilde mantık dediğimiz şeyden bahsedip ama aslında hiç mantıklı olmayan bu şeyleri istemeye başlıyolar.Bunlara şahit olmak üzücü...


p.s. Yukarıyı okudum da şimdi amma da laf salatısı yapmış aynı şeyleri evirip çevirip yazmışım.O kısımları boşverin.Eğer Mulholand Drive'ı bir kere izleyip anlamayıp ve sevmediyseniz ona bir şans daha verin.Bir bulmacayı çözer gibi.İnanın bana bu sefer anlamaya başlayıp seveceksiniz.Hatta üçüncü kere izlemeyi bile düşünebilirsiniz.


1.07.2012

kısa, kısa ,kısalar.


-Geçen Hafta Trt 1'de Bir Zamanlar Anadolu'da vardı.Aslında elimde dvd si olmasına rağmen bir türlü cesaret edip ev halkına izletemediğim güzide filmimi sonunda izletmeyi başardım.
Başlarında bekledim,filmi ben yapmışım gibi savundum,sahiplendim yer yer açıkladım ama sonuna kadar izletmeyi başardım.O harika yemek sahnesine,muhtara bayıldılar.Zaten o sahneye kadar dayabilirlerse filmi seveceklerinden emindim.Finalde nedense bi entrika arayışı içine girip doktorla,savcının karısı arasında bir ilişki kurmaya çalıştılarsa da Nuri Bilge Ceylan'ın tarzını sevdiler gibi.Belki bi gün onlara Mayıs Sıkıntısını da izletmeyi becebilirim.Rahmetli Mehmet Emin amcayı da sevebilirler...

-Yemek yiyememe durumu ya da iştahsızlık mı diyeyim öyle bir durum var başımda epeydir.Karnım acıksa da canım hiç bişey istemediğimden yiyemiyorum.Sofrada geçirdiğim süre en fazla beş dakika.Eskiden günün her öğünü kahvaltı yapabilirim sanırdım ama öyle de değilmiş.Kahvaltının da sadece çay kısmı cazip gelen.Sanırım yemedikçe yiyememeye başlıyosun ve günden güne iştahın kayboluyor.Bi tek çaya olan ilgim alakam azalmadı,hem de sıcaklara rağmen!

-Mystic River'da Tim Robbins'i sanırım ilk kez dublajsız izledim.Çok garip ama sanki kendi sesi ona ait değilmiş gibi geldi.Shawshank Redemption'da Yekta Kopan'ın sesinden izlemiştim O'nu ilk.Kafamda o sesle bütünleşmiş.Tıpkı Marty Mcfly'da olduğu gibi.



-Ninja Kaplumbağalardaki Rafael'in durumu... Eğlenceli Michelangelo,lider Leonardo ,zeka küpü Donatello,peki ya Rafael? Küçükken roller kapıldığı için Rafael olmak zorunda kalan çocuğun dramı diye bir şey var.



-Limbo adlı bir oyuna başladık bugün.Ben pek oyunları takip etmem.Yani en son neighbours from hell ve nba live 2004'lerde kaldığımı düşünürsek...Limbo'yu oynamaya başladığımda kendimi bir animasyon filmin kahramanı gibi hissettim.Kapkaranlık atmosferi garip bi şekilde içine alıyo insanı.Benim gibi yeni duyanlar varsa indirip denemelisiniz.


28.06.2012


Hep bize misafir,bize her gün misafir,bize neden devamlı bu kadar misafir.Kuşatıldık,misafirler her yerde.

Eviniz hayırlı olsun misafirleri.

Öğleden gelip geceye kadar oturan misafir.
Dedektif türü misafirler-merak edenler-etrafı kolaçan ediciler.
Kadın ve çocuklardan oluşan gürültülü misafirler.(bilgisayar saklanmalı!)
Tehlikeli tip misafir katagorisi:Hayırlı iş misafirlerinin önden gönderdiği akıncı birlik misafirleri.Onları sordukları sorular ele verir.
"ee çocuklar şimdi ne yapıyorcularla" aynı aileden gelirler.
Onlarla başetmenin en iyi yöntemi anlamadıkları ya da garip karşıladıkları şeylerden bahsedip korkutmak.
neler yapıyorsun sorusuna film izliyorum cevabını verdikten sonra bir de film tavsiye et mesela.
İzlesinler bakalım Jodorowsky abiden The Holy Mountain'ı :)(şakaydı,misafirler üzerinde denemeyiniz),
Aslında uzak olup yakın akraba statüsüne giren akıl vericiler,kendilerine vazife çıkarıcılar,
hayat dersi de verirler.

Ben senin yaşındayken diye başlayan sohbetlere dikkat.
(Bu misafirler kimi zaman iş bulma-evlendirme görevlerini de üstlenirler,dün itibariyle iş bulmuş olabilirim.)
Devamlı gelen tehlikesiz misafir,babaneciğim.(kendisi Adile Naşit görünümlüdür),
Eğlenceli misafirler.(en rahat misafir türü amcamlar ve kuzenler.
Genelde çocukluk videoları izlenip hep birlikte gülünür.),
Ciddi misafir,ananem.(sofraya hemen oturulmaz onun yanında,kaşığı nasıl tutman gerektiği bile önemli,çok konuşma,lafa söze pek girme,mutfaktan çıkma hatta.Disiplini sever ama biz de onu bu haliyle de severiz.)
Teyzeler ve yengeler diye devam eder bu liste.Annem misafir bereket gelsinler der.Tamam ama en azından iki gün de bir yerine hafta da bir gelseniz olmaz mıydı.Ops işte yine zil...

14.06.2012

birbiriylebağlantılıyüzbinlerceyılım vor.-2-


Filmler,kitaplar ve kimi zaman şarkılardan oluşan zaman birimleri...

Mesela bugün hangi gündü?
bugün
Léolo'yı,Treeless Mountain'ı izlediğim gündü.
Tehlikeli Oyunlar'ı ne zaman almıştın.?
Hugo'yu izlediğim gün almıştım.
Geçen sene bugün ne yapmıştın.?
Geçen sene bugün Crna macka,beli macor'u izlemiştim ve çok sevmiştim.
O gerzek görücü-bakıcı-beğenicileri ne zaman gelmişlerdi? 
Sjecas Li Se Dolly Bell'i izlemeden bir gün önce.  İlk Bunuel filmini ne zaman izlemiştin?
Bir Zamanlar Anadolu'da 'yı izledikten bir gün sonra.
Nazlı ne zaman evlenmişti?
The Artist'i izlediğim gün evlenmişti.


Sonra...

Garip ama iş hayatımın benim için en sıkıcı zamanları demek,Dublörün Dilemması,Gizli Ajans,Tatlı Rüyalar,Oğullar ve Rencide Ruhlar'ı
okuyup biraz olsun nefes alabildiğim zamanlar ve Karapaks-İki yol demek.
Ah Muhsin Ünlü demek.
2011 mart ayı yok benim için.Azil,Zargana,Piç ile ardı ardına Hakan günday zamanları (ki inan bana zor zamanlardı) ve arka fonda a perfect circle-Pet döngüsü demek.
Evimizden taşındığımız gün ,The Good, the Bad, the Weird'ı izlediğim gün.
Geçen sene ramazan başlangıcı,Kim Ki- duk,Bin-Jip.
Yeni evde ilk zamanlar Another Year'ı izlediğim zamanlar.
Amat'ı okuyup,diyavol paşa ile tanıştığım zamanlar,Welcom To Dongmakgol'ü izlediğim 
sıralar.
Tarık Hoca'nın yanına gttiğimiz Kafa Dengi günü,Coraline'ı izlediğim günle aynı.
Sinek Isırıklarının Müellifi'ni ne zaman okumuştum bilmiyorum ama Nunta Muta'yı,Dancer İn The Dark'ı izlediğim zamanlarla aynı sıralar olmalı.
Bir kitabı okuyarak bir maça gitmiştim.Bir Zeki Demirkubuz filmi ile de bağlantılı,Bay Perşembe.
Hayali Yerler Sözlüğü ile Yedinci Mühür aynı gün.
Alakasız gibi ama alakalı işte.


10.06.2012




Atlıkarınca'yı izledim aslında izlemek değil,şahit olmak bir sırra ortak olmak gibi.
Olanları görüp,hiçbir şey yapamamak gibi.
Sanki o evin bi köşesinde durup olaylara tanıklık etmişim ve kurtaramamışım gibi Sevgi'yi.


Film bitti.Beynim de ağrılar.Kötümserliğim hat safhada.
Bir anıyı da hatırlattı.
Sadece iki hafta gittiğim kurstan yadigar acı dolu bir sır verilmişti bana.Neden bana anlatmıştı ki o kız olanları.
Anlatmıştı ,sen bilmezsin anlatmadım çünkü sır vermişti kimseye anlatma demişti.
Anlatmadım ben de,anlatmamıştım.
ilkokulda yazın gidilen kuran kurslarından birinde tanımıştım.
Ben o sıralar yine aynı ben.Nerde ne konuşması gerektiğini bilmeyen uyumsuzluk abidesi.
Benimle aynı yaşıt ablalar arasında anlamsız cümleler kuruyodum.Burçlardan açılmıştı konu kova burcu demiştim(o zamanlar kova burcu olduğumu sanıyodum )
yaratıcı olurmuş,kızmışlardı bana,öyle deme yaratıcı denmez.Ops işte yine yanlış bir şeyler söyledim,oysaki gazetede aynen böyle yazıyodu.
Sonraları da pek konuşmadım zaten.Ondandır belki o kız gelip beni buldu,yükünü bana pay etti.
Nöbetçi olmuştuk.Nöbetçiler derse girmez tenefüs zillerini çalarlardı.
Orda anlattı,bi anda söyleyiverdi.Ailesinden birinin yaptıklarından.

O bir çocuk o bunları yaşamıştı.
Ben bi garip çocuk onun anlattığı kadarıyla bile ezilmiştim.
Kötümser duygularla ilk tanışıklığım o sıralar.
Bu dünya yaşanmaz berbat bi yer diye ilk düşünüşler.
işte İlk o zaman istemiştim süper kahraman olmayı da.eğer süper kahraman olsaydım kurtarırdım onu o akrabası olacak kişiyi cezalandırırdım.Ama öylece dinledim.
Hiç bir şey diyemeden.Polis diycek oldum,polise gitsen başka bi şey diyemedim.Dinleyebildim sadece.O,onu kurtarabilmemi istemişti.Kurtaramadım ki ben.

Yaz tatili için ordaydı,bi kaç gün sonra da gelmedi zaten.Sonra ben de gitmedim.Göremedim ki onu bi daha...
Bu filmle aklıma geldi yine.Bazen aklıma gelir,ne halde olduğunu,olabilecekleri,olasılıkları düşünüp endişelenirim.

Umarım bi yolunu bulup içinde bulunduğu kötü durumlardan kurtulabilmiştir.
Bi onu bi de hüzünlü Ümmühan teyzeyi hep,çok merak ederim.
Ümmühan teyze? onu da belki başka zaman anlatırım...

2.06.2012



Selam İsmail Abi,selam Faik ,açılın ben geldim.Üçüncü istifamı verdim.
Stajı saymazsam 2007 den bu yana aralıklarla çalıştığım iş hayatına üç istifa biraz fazla.Benim atalarım da hep istifa etmişlerse demek.

Gerçi bu defa ki zoraki istifa.Proje tahminimizden epey önce bitince...Bizim şirket böyle işte.(hayır hayır nerden bizim oluyosa.bizim gereksiz bir sahiplenme sözcüğü) Proje bitince istifanı yazıyosun,maaşını henüz almadığın halde alacağım yok falan diyosun.Neyse,kurtulduk diyelim.Gerçi kurtulamamış da olabilirim yeni projelerde görüşebilirmişiz öyle söylediler.Ama sevdim ben bu sistemi.Beş ay çalış para biriktir sonra istifa et.Paranı harca en çok kitaplara harca.Sonra belki yine bir iş bulup çalış,tekrar istifa edersin.Böyle böyle geçer hayat.Emekli olamazsın,paran da olmaz belki ama sinir hastası da olmazsın.
iş bulma siteleri ve cv ler şimdilik uzak dursun benden.

Yetiştirilmesi gereken projeler,belgeler,dosyalar.
Sabıka kaydı,ikametgah,muhtarlıklar uzak olsun.
Dinlemek zorunda kalınan salak müzikler,zoraki sohbetler de.
İzlemem gereken filmler yanımda,
alınacak kitaplar aklımda.Kariyerin ve ünvanların da canı cehenneme olsun.

28.05.2012

gerçek kesik


fazla film izlediği iş arkadaşları tarafından duyulan kızın dramı:
 
-...her gün mü izliyosun yani,
+evet evet her gün izlemeye çalışıyorum
-nasıl yani her gün ama her gün mü izliyosun?
+evet!
-ben bütün dizileri izliyorum,dizilerden fırsat kalmıyo filme.o zaman hiç televizyon izleyemiyosundur ki sen.
+yo yani tam olarak öyle diyemem pazartesi ve cumartesi günleri kısmen.Leyla ile Mecnun ve Kafa Dengi'ni izlemeye vakit ayırabiliyorum.
-hımmm...Peki.şu filmi izlemişsindir.Geçenlerde izledim.Derinlikte Dehşet miydi neydi öyle bi şey izledin mi?
+yok izlemedim.
-hehe bak izlemediğin film varmış işte
+?!
-peki en sevdiğin film hangisi?
+şimdi öyle sorunca hemen bi şey diyemiyo insan.böyle listelerim katagorilerim var her listede ilk 3 ler ilk 5 ler.
Mesela defalarca izlesem bıkmayacağım filmler listesi.En hüzünlü filmler listesi.Bir kez daha izlemeye cesaret edemeyeceğim filmler.Sonra insanı perişan edenler,en muhteşem çekik gözlü filmler,hiç eskimeyenler vs.Ama Bir Zamanlar Anadolu da'yı baya çok sevmiştim.
-Dur not alıyım onu,izlerim
+ :) izle tabi

aradan bi kaç saat geçer...


-bak bak şu müzik hangi filmin müziğiydi bil bakalım sen bilirsin?
+... kem küm yok bilemedim tanıdık gibi ama:(
-gülüşmeler... maskeli beşlerin müziğiydi izlememişsin onu da galiba
+yok ben öyle filmleri pek sevmem de.
-( dalga geçer gibi ) aa tabi tabi sen öyle filmleri sevmezdin dimi.!

+ya sabır (içimden)

11.05.2012



Bir dönemsel işte çalışırken başka bir dönemsel projeye zıplayıp orayı bitirip tekrar geriye,başladığım ilk dönemsel projeye geri dönüp ordaki kalan işi de bitirdikten sonra,
biraz tatil yapıp tekrar aynı yere çağırılıp bir hafta daha çalıştım. sonra,zaten dönemsel çalışırken arada gittiğim o ikinci dönemsel projenin bir aylık daha işinin
olduğunu öğrenip oraya geri döndürüldüm.
Üstelik çalışmak istemezken,aylak insan olmak isterken.
Aylak insan demişken.
Hikmet abi ile Aylak Adam c. arasında bir benzerlik,bir yakından akrabalık durumu,aynı sofrada bulunmuşlukları birer çay içmişlikleri kesin var.Bu aralar okuduğum kitaplardan biri Aylak Adam.Sabah otobüsünde ayrı akşam otobüsünde ayrı ve her fırsatta okuduğum kitaplarla çantamı doldurup öyle gidiyorum işe.üç kitabı aynı anda okuyorum,çantam okul çantasından hallice.
Okula gider gibi gidiyorum işe diyeceğim ama zaten okula gidiyorum da diyebilirim okulda çalışırken.

Kafanız mı karıştı,
boşverin gitsin.

Aslında ard arda iki gün hem sabah hem akşam aynı otobüste Profesör Emmet Brown'un 1955 yılındaki haliyle karşımda durduğunu da söyleyecektim ve sanırım onu sadece benim gördüğümü.Sonra bazı arkadaşlarımın da benim hayal ürünüm olabileceğinden şüphelendiğimi de ekleyecektim.Ve sanırım annemin zıttı olarak benim,annemin gördüğü bir kabus olduğumu sandığımdan da bahsedecektim.Ama boşverdim kafanızı daha fazla karıştırmak istemezdim.8-)

2.05.2012

 

Bazen,yolda yürürken kendi kendime gülümsüyorum.Bazen de otobüste,dışarıyı seyrederken ama aslında kafamdaki düşüncelerin içinde gezindiğim sıralarda
gülümsememe engel olamıyorum.Doğrudan maddi şeyler değil ama ille de gelip maddiyata dayanan şeyler için hayalimde genelde bana hep bir miras kalır.Ve ben de bunu nasıl olurda
kendimi ve herkesi mutlu edecek şekilde değerlendirebilirim diye düşünürüm.Tabi mirasın hayalimdeki ölçüsüne göre yapılacaklar değişse de şimdilerde ilk öncelik bir film şirketi kurmak ve senaryo aşamasındaki filmimizi çekmek.Bunun için bana miras kaldığını duyduğum gibi ekibi toplayıp müjdeyi verdim mesela.:)
Elbetteki bir kısmını hayır işleri için de kullanıyorum.Kuzenim var benim onu evlendirmemiz gerek.Sonra çok uçuk olsa da projelerim var.
Mesela her sokağa bi hayvan çeşmesi.Her caddeye herkesin bedava yemek yiyebileceği bir lokanta,Her sokağa
bedava abur cubur satan bir bakkal.:) her eve okunması gereken ilaç niyetine kitaplar,her insana izlenmesi gereken filmler...şeklinde sürüp giden ütopik hayaller.
Tam niye bunları anlattım ki yahu ben diyodum ki yukardaki biletler ve yarın bu saatlerde maçta olacağım düşüncesi
gülümsetti beni.Biletleri aldığımdan beri vır vır vır vır vır vır konuşup duruyorum.
Ben heyecanlandığımda çok konuşuyorum.
kardeşim de öyle söyledi az önce ,sus artık der gibi.
Yarın gideceğim maçtan şöyle yapıcam böyle yapıcam diye o kadar çok bahsettim ki evdekiler de bıktılar tabi.
Annem ,yeter artık sana da maçına da diyip odama kovaladı mesela:)
Ama az bi şey değil derbiyi statta izlemek.
Üstelik benim gibi sadece iki kere stada gitmiş biri için hiç az değil.
Beşiktaşlı değilim ama bunun bi önemi yok.
Yarın bu saatlerde gizli deplasmanda ,beşiktaşlı görünümlü zararsız bir taraftar olarak maçı izleyip,
var gücümle tezahurat yapacağım.
Kimin için yaptığımın da bi önemi yok orda olacağım önemli olan da bu.
p.s. bu yazı okunduktan sonra kendi kendini imha edecektir.
p.p.s.olur da yazı kendini imha etmese de, siz bu gizli deplasman olayından kimseye bahsetmeyin olmaz mı.

19.04.2012


Talihsiz insan m'nin yaşı X-1 olsun.Yine aptal yaş muhabbetlerinin konuşulduğu bir ortam.(İşte yine başlıyoruz!) Karşısındaki şahıs m'nin yaşını sorar.Yanındaki işgüzar arkadaş sırıtarak m'den önce cevap verir.Tahmin bile edemezsin onun yaşını, kaç yaşında olabilir sence?
meraklı insan cevap verir x-8 ?
İşgüzar arkadaş bilemedin biraz daha çık der.
m bezgin gözlerle olan biteni takip ediyodur.
Meraklı arkadaş bir tahmin daha yapar:O zaman, x-5?
Hayır yine bilemedin der işgüzar arkadaş.
m kendini hilkat garibesi gibi hissederek ve insanları inandıramayacağından emin bir şekilde cevap verir,X-1 yaşındayım.Etrafta bi gümbürtü kopmaktadır.Kısa süreli bir şok bir kaos ortamı.Hep bir ağızdan konuşmalar.m'nin abla sandığı teyze görünümlü kadın şaşkınlık geçirir;sen benden büyükmüşsün!! m ortamdan hızlıca uzaklaşırken akıllarda tek soru,m nasıl olur da x-1 yaşında olabilir?

Yukarıda anlatılan olaya göre m hakkında aşağıdaki sonuçlardan hangilerine ulaşılabilinir?

I. m pigmedir,

II.m benjamin button'dır,

III.m yaşını büyük göstermeye çalışmaktadır,

IV. hiçbiri,

V. hepsi.

A) I ve II, B)yalnızca II, C) yalnızca IV, D) II ve III , E)yalnızca V

17.04.2012




Kafa Dengi,ev ödevleri,Gökdemir İhsan demişken,Hayali Yerler Sözlüğü'nü ve Bay Perşembe'yi okumaya başlamış ve çok sevmişken (evet bay perşembe'de elimde artık)programı izlerken not alıp,yapılacak işler listesine eklediğim bazı kitap isimlerini de yazayım dedim.İnternette küçük bir araştırma da yaptım,acep tüm bölümlerin ev ödevi kısımlarına dair bir liste bulabilir miyim diye.
Ancak kimse öyle bir liste tutmamış.O yüzden elimdeki liste benim için daha da önem kazandı.Belki arayıp,tarayıp bulamayanlar varsa küçük bir yardımı dokunur,gözümüzün önünde durur,sizden de kitap isimleri eklenir diye ben küçük listemi yazayım.Aslında  hangi kitabın kimden tavsiye olduğunu not almamışım ama Borges ve Calvino'yu görünce,hangileri Gökdemir İhsan'ın hemen anlaşılabilir :)


Kafa Dengi ev ödevleri kitap isimlerinden bazıları sırasız olarak şöyledir :
-Çürümenin Kitabı,
-Tespih Taneleri/ Mıgırdiç Margosyan,
-Kendi İçine Düşenler Ansiklopedisi/ Selman Bayer,
-Diriliş Muştusu/ Sezai Karakoç,
-Jar/Kemal Varol ,
-Bilge Karasu-Göçmüş Kediler Bahçesi,
-Mantık ut Tayr,
-Kış Bahçesi,
-Biçem Alıştırmaları-Raymond Queneau,
-Benden Önce Bir Başkası-Nurdan Gürbilek-Metis,
-August Strindberg / Düş Oyunu,
-Kafka-Ceza Kolonisinde,
-Umberto Eco-Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti,
-İtalo Calvino/Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu ,
-Don Isidro Parodi'ye Altı Bilmece
Bustos Domecq (Borges ve Casares),