25.08.2012

Yedinci Gün



Ben şanslıydım.Yeni kitabı uzun süre bekleyenlerden değildim.Suskunlar'ı,Amat'ı ve Puslu Kıtalar Atlası'nı arka arkaya yalayıp yutup ve tam da özlemeye başlamışken geldi yeni kitabın müjdesi.Bugün de kendisi.
Alır almaz sayfa sayısına baktım sadece 240 sayfacık.Başlarsam iki güne biter korkusuyla bakışıp duruyoruz epeydir.Ama bir yandan da deli gibi merak ediyorum.Sanırım artık dayanamayıp başlayacağım ben,hadi bana eyvallah.

"Aklıyla olduğu kadar gözleriyle de gördükleri kendisine fazlaca ağırlık vermiş olacak ki Ulu Hakanımız havagazı lambasını kapattı ve o karanlıkta bir sayepuşun altındaki yaldızlı koltuğa oturdu..."


23.08.2012

"hoop gitti kafa"




Bir işle uğraşırken,yolculuk yaparken ya da uyumaya çabalarken düşündüklerimi,aklımdan gelip geçenleri hemen anında kaydeden bir zımbırtı olsaydı bir kitap dolusu saçmalığım olurdu;

İzlediğim filmlerden bazı kahramanlar zaman zaman bir vesileyle ortaya çıkıp kendilerini hatırlatıyolar.Uxbal,Amador Fiorya,Lilja ve Volodya,Axel,Grace ,Yuji,Madi,Agrin,Chobo ve niceleri... Bazen sanki onlar bir yerlerde yaşamaya devam ediyolamış ya da hala hayattalarmış gibi.Napıyolardır acep diye salak salak düşünceler içine bile girebiliyorum.
Onlardan biri de bu aralar sıkça hatırladığım Gelsomina.La Strada'yı yeniden izlemelisin sinyali olmalı.

Hazirandan-ağustosa bakınca daha çok varmış gibiydi.
Şimdi ağustostan hazirana geri dönüp bakıyorum da daha dün ordaymışım ,yeni gelmişim gibi.Çabucak gelip geçti.Aslında yaz mevsimini sevmiyorum ama yaz tatiline saklanmak iyiydi.
Erteleyip,erteleyip ertelemek bir bahaneyle sonraya bırakmak güzeldi bazı şeyleri.
Şimdi yeniden yapmamız gerekenleri,mecburiyetleri hatırlatan mevsimler kapıda ya da değil.

Yaşadıklarımı tekrar tekrar yaşamak,beynimin içinden geçmişten geçmemişten konuşmak,konuştuklarımı tekrar tekrar konuşmak."neden öyle dedim ki","neden öyle demedim ki","neden öyle yaptımki'li cümlelerle,bu kafa sesiyle yaşamak çok yorucu.

İnsan ne kadar ölmek istese de ,ölümden korkmadığını söyleyip ve hatta intiharı düşünse bile bazı şeylere cesaret edemez gibi geliyo bana.
Örneğin rus ruleti.Filmlerde bile izlemek çok zorken o sahneleri, bir silah alıp beynime dayayamazdım.(13 Tzameti'yi izlerken neler çektim)
Ya da ölümden korkmadığımı söyleyip dursam da o oyunu oynayamazdım ben.
Sanırım daha yeterince delirmedim.


Bebeklerle konuşma becerisi diye bir şey varsa ben de ondan zerre yok.Onları çok çok sevsem de hanimiş de hanimiş,agucuk da agucuk şeklinde konuşmaları hiç beceremiyorum.Bundan ilk tanışıklık sırası biraz stresli,nasıl iletişim kursam stresi.Hem de yanındaki arkadaşın bebek dilinden türlü seslenmelerle bebeği havalara atıp kahkalar attırırken,senin "hey nasılsın bebekcik" şeklindeki yaklaşımın başta bebek olmak üzere herkese garip gelebilir.Ama yine de onları gülümsetebiliyorum bu garip yaklaşımla hem de :)

 Sight&Sound, yönetmenlerin en iyi 10 film listelerini inceleyip duruyorum öğleden beri.İzlemem gereken filmleri tespit ediyorum.Sevdiğim yönetmenlerin listelerine bakıyorum.Kendi listeme de baktım.Bir Zamanlar Anadolu'da var.Muhsin Bey var,Masumiyet var,Sevmek Zamanı var,idi i smotri var,Arizona Dream var,Akahige var.Sonra Geleceğe Dönüş göz kırptı ordan.Hiç favori film listesinde Geleceğe Dönüş olan bir yönetmen olurmuymuş olmazmış olmamış da zaten.

...iyki de öyle bir zımbırtı yok.

19.08.2012


Anane evi bayram şekeri hüznü.Her bayram şekerlikte o sütlü ,kakaolu ,sevimsiz şekeri bulmanın verdiği hüzün.
kadrolu anane şekeri.

Babannemde Lord.Şirin içi hindistancevizli gibi yumuşak,diş ağrıtıcı tabir ettiğimiz çok tatlı yarı çikolatalardan.Sevimli,şirin şekerlik içinden göz kırpan. 

Amcamlarda minik tadelle ve minik hobi mutluluğu.Babamın inatla her bayram aldığı tadı kötü çıkar mı gerimli badem şekeri ya da nikah şekeri şekerleri.

Komşumuz,akrabamız Kemal amcalarda istisnasız her bayram renkli ambalajlı,iri kıyım sakızımsı&çikolatamsı isimsiz şekerler.Bence bir bayramda alınmış ancak hiç bitmediğinden diğer bayramlar için de kullanılan.Şekerlik uzatılınca almamak olmaz,eve gidince anne ihtarıyla yenmez.Ya da bir ısırık alıp atıldığı da olmuştur.Bütünüyle yenmezse fena değildir.

Bir bayram eziyeti olarak ev yapımı baklava çilesi."Bayramda kusana kadar baklava yenmelidir" yazısız kanunun soncu.Bir baklavayı bugüne kadar bütünüyle yediği görülmemiş biri için en zorlu dakikalar.Üst kabuğu yenip gerisi anne ya da kardeş en kötü ihtimalle baba tarafından süpürülür.
Yanında yaprak dolması varsa dolmaya sığınılır.

 
Aslında bu bir bayram yazısı değildir.Zaten Bayramların ikinci günü de pek bayram gibi değil.Bayram,bayram sabahından ibaretken ikinci gün ,bayramı umutsuzca sürdürme çabası gibi değil mi.