27.11.2014

bakmaklar


Hey,ben buradayım küçük odada.Kitaplığımın olduğu odada.Burada olduğuma göre tüm o koşuşturmalar bitmiş olmalı.Kına gecesini dahi atlatmış olmalıyım.Evet-Evet li kısmı kekelemeden geçmiş,takı merasimi bitmiş,tatile gidilip gelinmiş.Çamaşırlar yıkanmış, eve internet bile bağlanmış kadar zaman geçmiş,filmlere ve daha güzeli her akşam eve dönmesi iple çekilen ve daha önce görüşmek için nasıl bir hafta beklenilebildiğini anlayamadığım sevgiliye kavuşmuş bir şekilde , küçük odada yeni kanepede oturuyor olmalıyım.Burada olduğuma göre görev başarıyla tamamlanmış.Bunu düşünmüştüm eve yerleşirken.Gitgel eşyaları yerleştirirken.Bu koltukta hiçbir şey düşünmeden tavanı seyredecektim ya da duvarı.Öyle yapıyorum.Pencerenin bir yanında kitaplık var .Diğer yanda ütü masası ve elektrik süpürgesi.Arada onlara da bakıyorum.Yanımda bir kitap."Kendi içine düşenler ansiklopedisi".Masa üstünde yeni indirilmiş filmlerle adı tarihlerden oluşan bir klasör.İçindeki, ammada kötü çıkmışımlı fotoğraflara da bakıyorum.Kına gecesi için tuttutuğum dublor gelmekten vazgeçince ,kıyafet değiştirip katılmak zorunda olduğum kına gecesi fotoğrafları bile güzel görünüyor gözüme.İçindeyken garipti.Yani o gün.Tuhaf bir şekilde doğal yollardan bir antidepresan içirilmiş kadar rahat ve gülümserken salakça figürler dahi yapabilmiştim.
Vay canına,şimdi yarına ne yemek yapsamlı bir düşünce gelip geçti,hemen, az önce.Ben bunu düşünürken dışarıdan patates-soğancı da geçti.Evin sessizliğinden faydalanan yabancı apartman sesleri de odaya geliyor.Neyse,şimdi biraz da bundan bir sene öncesindeki halimizi düşünüp gülümsemem gerek.Bunu da mutfaktaki masada,perdelerin desenlerine bakarken düşüneyim..Gelirim yine.



7.11.2014



Kendi evimizde, beter böcek eşliğinde halıları sererken çocuklar gibi şendik.
charlie nin çikolata fabrikasında gezerken,"ilk hangi filmi izleyeceğiz" sorunsalının yanından da geçtip gittik. Fantastik bir açılış töreni... Bulaşık ve çamaşır makinaları bile çocukken gizli gizli aradığımız masal hattı müzikli. Durdugunda masal dünyası melodisi gibi bir melodiyle duruyor.Bütün o zor levelleri atlayıp bonus turuna gelmiş olmalıyız.(tam burada flashbackle zor aşamalar bir bir hatırlanır.Birbirimize ve evimize bakıp mutlu olunur sonra.)

Hayatınızın geri kalan kısmının fragmanıydı, bunu saymam yine gelin dedi Tim, giderken biz. Umpa lumpalar el salladı uzaklaşırken.



19.10.2014


Rosamund Pike... Daha önce onu izleyip izlemediğimi bile hatırlamazken bugün Amy dunne olarak tanıyıp hayran kaldım.Ne biliyim yolda görme olasılığım yok belki ama bir yerlerde karşıma çıkacak olsaydı "aha Amy Dunne geliyor" diyip arkama bakmadan kaçabilirdim.O kadar etkiledi o kadar arıza. Gone Girl'den sonra adını daha çok duyacağımızı sanıyorum ya da en azından benim gibi yeni farkedenler için öyle olacak.
Bu arada filmin Ben Affleck sevdirici ,evlilikten ise soğutucu,tırstırıcı bazı yan etkileri olabilir bazı bünyelerde.Öhm,bizde olmadı tabi ama siz yine de dikkat edin, :)

30.09.2014



Önce kitaplarımı toplarım diyorum.Filmleri, kitapları,ıvır zıvırlarımı. Kitaplarımızın bazıları aynı.Aynıları elememiz gerek.Oyuncak bebeğimle bilgisayarım bir de kuşlarım var benle gelecek olan.Naciye alışkın taşınmaya ama Hikmet 2 evinden ilk kez ayrılacak.Umarım zorlanmaz.
Giysileri toparlamak için daha erken hem zaten valizim de yok.Sırt çantam yetmişti bugüne kadar.İnsanın ömrünün geri kalan kısmını toparlayıp başka bir yere gitmesi için büyük bir valize ihtiyacı oluyormuş.Bir valiz almam gerekecek yani.Ben gidince oda zera'ya kalıyor.Dolapta yer açılacağı için çok mutlu zaten.Yorganım,yastığım,kanepem ,onlar da geri kalacak.Yeni yastık yeni yorgan,yeni tavan,yeni duvar...yeni kanepe.Yeni otobüs numarası,yeni adres.Yeni manzara.Bizim salondan ev yığınları arasında pamukşekerebenzeyen bulutlar ve bazı kuşlar.Orada,ağaçlar ve yeşil park.İleride köprü ve gelip geçen arabalar var.Ev sahibi amcayla teyze alt katımızda.Salon bize biraz yabancı ama küçük odaya film afişi yapıştırabiliriz diyoruz.Kitaplık da oraya.Projeksiyonu alamadım ama mkv film de oynatabilen dvd var.Filmler var.on beş sonbahar günü var.Kış da orda bizi bekliyor.





10.09.2014


-Perdeleri aldınız mı? Halıları? Evi tuttunuz mu?
Gelinliği seçmedin mi daha.
.
Duvarlar ne renkti?
.
.
.
-..onu ordan bunu da şurdan almalısınız.O olmazsa olmaz,bu olmazsa hiç olmaz.Zaten çok az kaldı,şunun şurasında ne kaldı,çoğusu gitti apazı kaldı,bayramı da çıkarsan ne kaldı ki.Zaman hemen geçer,anlamadan geçer,bi bakmışsın geçmiş gitmiş.zaten çok az kaldı,şurda ne kal..

+sakin ol ve şu filmi bi ara izle,çok sert ama dikkat et hayattan soğuyabilirsin.

12.08.2014

”Bu hayatta herkesin bir derdi var Cemal. Benimki de bu. Ölemiyorum. İyi bir şey sanıyorsun bunu di mi? Herkesler öyle sanıyor. Ama gel bir de bana sor. En berbat tarafı ne biliyor musun? Hiç kimseden hiçbir şeyden korkum kalmıyor. Ar damarı çatlıyor adamın. Doğru ne, yanlış ne, her şey karışıyor kafanda. Bu a.k. yüz sene önce neye inandıklarını bilsen çok gülersin. Ben biliyorum mesela. Yüz sene sonra neye inanacaklar onu da biliyor olacağım. Ya. Her şeyleri biliyorum ben Cemal. Ha, her şeyleri bilmekle hiçbir şeyi bilmemek aynı şey. Odun gibi oluyorsun işte. Onun için çok fazla kurcalamayacaksın meseleleri. Eninde sonunda ölecek olan birisin. Bu dünyanın derdini çözmesine imkan yok. Sen neye kızdın bu kadar? Deyiver bakayım bana...”

7.08.2014




"az kaldı", az kaldı" alarmları çalarken,ibre yeşilden sarıya geçmiş,turuncuya ve sonra kırmızıya geçmeye hazırlanıyorken ben, hangi kabloyu keseceğimi bilemeden,orda bir yerlerde odamda saatlerce boş oturup sıkılmayı başarmıştım.

silikonköpekfırın tutacağı dile gelip havladı.odam naylon torbalar,borcamlarla kuşatılmış.Uzaktan kumaştan ordular bana yaklaşıyor.Naftalinli sandık açılıp içindekileri odaya saçmış olmalı.Lifler ve patikler az önce buradan geçtiler.Kabul , şekillipilavçıkarıcı kalıbı almış olabilirim ama iskeletorlu mutfak önlüğüm var size teslim olmayacağım diye haykırdım.Tshirtümden ekrana yansıyan edi & büdüyle gözgöze geldik.Gülüyorlar,büdü bile gülüyor.Yer imlerindeki mobilya modelleriyle,şerbetli çikolata kare tatlısını,(kareden yapılıyor) görmüş olmalılar. Online film izleme linkleriyle,replikler ve ahmuhsinünlüsel sayfalar nerelerde kaldılar.İndirdiğim filmlerdeki karakterler dosyalardan çıkmış bana bakıyor.Size de sıra gelecek dedim.Yani sonra yani kasımdan sonra.Mesela taze fasulye yaparken,fasulyeyi ayıklarken mesela size de sıra gelebilir.Gülüp geçtiler,
dosyalara geri döndüler.

Annem içeriden seslenmiş,gel bak sana kapaklı plastik kap aldım demiş,uyumuşum ya da uyanmışım.Tam bunu yazarken çarmıha gerilişteki ayrıntıyı hatırlayıp ,annemi de rasyo... neyse.


7.07.2014




Bu saatler.onbeşkasımikibinondörtten bugünü çıkardığım saatler.
Aradaki zamanı diğer zamanları kıyasla hesaplıyorum.Şubattan bugüne geçen zamanla mesela,geçen yılın temmuzundan kasımına gidişle mesela.O arada yaptıklarımı hatırlamaya çalışıyorum,o araya sığanları. Aradaki mesafe çok mu az mı anlayamıyorum.Yapılması gerekenleri düşündükçe az ,gelmesini istediğimiz günleri düşününce çok gibi.Tam bu vakitlerde caddeden,Ahmet Kaya şarkısı çalan,Ahmet Kaya hatırlatıcısı araba geçiyor.Hep bu saatlerde geçiyor.Beni Vur'u hiç çalmayışından,Beş Şehir'i de hatırlatıyor.Beş Şehiri'i ilk izlediğimde kasım ayı ile ilgili bir fikrim var mıydı acaba.Doğma sebebim dışında. Altıkasımı da çıkartırsak, zaten sweet november i de izlememişken.Yokmuş.
Şimdi kasım var.Baktığım her yerde koskocaman harflerle onbeş yazıyor,kasım yazıyor.

29.06.2014





Boş mide mi yoksa dolu mide mi daha az ağrır,bunu öğrenmek için bir şeyler yemeye çalıştı.Boğazından geçerken büyüyen bir şeyler.Yiyemedi.

Aslında beyninin içinde ordan oraya çarpan,sonra kendi kendine iç içe geçip neye benzediğini bilmediği bir şeyi oluşturan resmin parçalarıydı midesini ağrıtan.Bazıları, annesinin bin beşyüz parçalık puzzle ı yaparken zorla oldurmaya çalıştığı parçalar gibi yanlış,bazıları yerli yerinde ya da değil,bilmiyor ya da hiç emin olamıyordu. 
Tüm bunları düşünürken,bilgisayar ekranına bakıyordu.o ciddi surat ifadesi ve gayet asık suratıyla.Kendini gördü ekranda.Tozlanmış ekranda.alnındaki çizgiyi gördü önce.Evet,kaşlarının arasında ki surat asma izi çok derindi.Bu görüntüyü beğenmedi.Baktığı sayfada yüzünden başka bir şey göremiyordu.Yeni sekme açtı,arka fonda koyu renk olan başka bir sayfa.Kayboldu.
Ağrı ve soru işaretleri arasında fonda bu kargaşaya hiç de uyum sağlamayan bir melodi çalıyor.Bu çok ünlü melodinin adını bilmiyor ama melodi Ravel'in Bolero'su.
Bir film belirdi kafasında muhtemelen melodinin geçtiği bir film.Halılar ve nedense çöl.Filmi hatırlayamadı ,adını bilmediği bu melodiyi nasıl bulacağını bilemedi.Filmi arasa,adını bilmediği melodinin geçtiği filmi...mırıldanmaya devam etti.




11.06.2014


Gelecek sene bugünkü melek, öncelikle evvelki seneki melek in sana selamı varmış.Yaşayacaklarını anlatınca çok sevindi.(Biliyosun filmleri anlatırken ağzımdan hep spoiler kaçırıyorum.)
Zamanın geçmesini sabırsızlıkla bekliyomuş. Bütün o filmleri bekle dedim. Rüzgar Yükseliyor'u bekle. 

Bunları hayatta olduğunu düşünerek yazıyorum tabiki. Oralarda durumlar nasıl bilmiyorum ama ben şimdilerde seni düşünüp mutlu olabiliyorum.Sen bana bakıp ne diyosun? Bugünler oradan da sıkıcı mı? 
Merak ediyorum da hani kürkçü han diye bi yerin varlığını ve ehemmiyetini öğrendiğimiz o sağnak yağmurlu cuma günü aldığımız ve kollarımın uzamasına sebep olan ,çeyreğim ağırlığındaki  yatak örtüsünü kullanıyo musun? Evet evet hani şu mısır çarşısında,kalabalıktan geçerken turistlere çarpa çarpa taşımak zorunda kaldığım yatak örtüsü. Kullanıyo musun onu? Hıhım bende öyle tahmin etmiştim.Hala tarzının değişmemesine sevinsemde lütfen kullan onu, olmaz mı?

Orda durumlar sakin mi diye sormak istedim ama sonra ülke gündemini düşünüp vazgeçtim.

Evlilik güzel olmalı,buluşmak için hafta sonunu beklememek ya da vedalaşmamak güzel çok güzel olmalı.
Aslında evde izlediğiniz ilk filmi merak ediyorum en çok. Biz şimdilik bi karara varamadık.Yeni bir filmi mi yoksa bizim için önemli olan ve tekrar tekrar izleyebileceğimiz filmlerden mi.En çok bunu merak ediyorum.Neyse tamam tamam ya söyleme ,spoiler vermeye başlama yine.Bazı huyların hiç değişmeyecek.


27.05.2014


Dünyanın en sıkıcı günü,yani yürümeye başlasam kasım ayına kasım ayında varamam arabayla bile çok uzak ,mesafesinde.
İki gün önce görsen de daha ayrılırken özlemeye başlamak gibi bir durum içindeyken işte o iki günden sonraki gün gibi hemde.

Sıkıcı ve annem hala iyileşmedi.Çat kapı misafir "aa odalar da ferahmış" ,geçmiş olsun ve hayırlı olsunları birbirine karıştırıp kokteyl yaptı,içtiler çaylarını.Misafir cimcimesi çocuğu abidikle gubidiğin kafesini sallarken yakaladım.(abidikle gubidik bizim nurhayatla hikmet 2'nin kod adları.Hikmet 2 her gün günün ilk ışıklarıyla kafamın içinde cikciklediği için onlara kızdığımda böyle haykırmaya başladım) Senin odan nerde diyip direk odaya dalmıştı.Komşuculuk adlı oyunu oynamak istediğini söyledi.Çocuklar benim de çocuk olduğumu görür görmez anlayabiliyorlar.Kendimi daha iyi kamufle etmeliydim! Bana misafirliğe gelmiş miş.Zaten bunu oynadığımızı söyledim ama anlamadı.Tam komşuculuk oyununa başlamış görünmez pastalarımızı yiyorken,müsade isteyip kalktılar.Çünkü hasta ziyareti bunu gerektirirdi.Cimcime,beni evlerine götürmeye çalıştı ama gelemeyeceğimi söyledim.Görünmez pastalarımı bitirmeliydim.Yine geleceğini söyledi giderken.Annesi  sandalyeleri birleştirip ev yapmasına izin vermiyormuş çünkü, öyle dedi.Bir daha ki sefere ev yapmaca oyunu oynamak üzere anlaşmaya varıldı,tek taraflı.

Akşam oldu hala sıkıcı,yarın da misafir gelebilir.Hafta sonlarını birleştirip kasıma ulaşacağım.

13.05.2014



ilk kez bir Wes Anderson filmini sinemada izledim.
İlk kez bir Wes Anderson filmini sinemada onunla izledim.
İlk kez bir Wes anderson filmini çok çok çok sevdim.İkimizde sevdik.Çok.
Filmin ilerleyen kısımlarında Bill Murray'i hala göremeyince birlikte endişelendik.Tamam en çok ben endişelendim.
İlk kez Bill Murray'i birlikte bekleyip,ilk kez Ralph Fiennes'e birlikte hayran kaldık.(ayrı ayrı hayran kaldığımız olmuştur.)
İlk kez bir Wes Anderson filminin sonsuza kadar sürmesini istedim.Ya da tamam bir kaç saat daha.Bir cumartesi gününü masala dönüştürebiliyorsa,nikahı Wes Anderson çekmeli dedim.İlk kez.


7.05.2014

"bakmaklar"


Yazacağım şeylerin aslında direk olarak İsmet Özel ile bir ilgisi yoktu.Ben, az önce aptalca bir sayfa kenarı reklamındaki "isme özel sonsuzluk kolyesi" yazısını,"ismet özel sonsuzluk kolyesi" okuyup kısa süreli şaşkınlık geçirmeseydim,göğe uzattığımız çok cumartesi olmasaydı,aklıma bakmaklar şiiri gelmeseydi,şiiri tekrar okumasaydım eğer,başlığa, bakmaklar yazmayacaktım.ve evet bu yazının az dozda da olsa İsmet Özel içermesi o salak reklam yüzünden.Yani aslında her şey dolaylı olarak bir İsmet Özel şiirine  bağlanabiliyoru da ispatlamış oldum istemeden.Ve hemde aşık ve şaşkınsan kendini onun bir şiirinde bulma olasılığın ikiye katlanabiliyor.Tam bunu yazarken aklıma şu geldi. Corpse bride'lı düğün davetiyesi olmazdı olamazdı.Biz nikahı Tarantino'ya çektirmeyi başarabilirsek belki bride olurdu. Pai mei olurdu.hattori hanzo kılıcı dahil değil.
Ama davetiyeye Turgut Uyar yerine İsmet Özel'den bir dize mi yazılsaydı.Ama ama arka fonda ille de Masar çalacaktı.

30.04.2014



İlk tanışma gününün,Neşeli Günlerdeki isteme sahnesine benzemesinden korkmuştum.Hayır annemle babam turşucu değillerdi ve limon-sirke anlaşmazlığına düşüp ayrılmamışlardı kaldı ki Ziya adında bir dayım da yoktu.Ve lakin Adile Naşit babanemdi.Ve öyle davrandı.Birden zil çaldı ,babanem gecenin süpriz konuk oyuncusu olarak salona daldı.
Ama ama isteme ve söz gününün (evet isteme günü) Yalancı Yarimdeki Alev'in (emel sayın) evine benzeyeceğini tahmin edemezdim.
Hatırlayanlar gülümsemiştir şimdi.Ferdi ve ailesi Alev'in evine gelecektir ve bunu duyan civar sokaklar Alev'in evine akın etmiştir.Benzer şekilde zil gün boyu çaldı durdu.Bizim evin salonunda minik bir akraba tribünü oluştu.
Ve nişan.Nişanla ilgili bir film tahmini edemiyorum şimdilik.Belki Bizim Ailedeki Feride ablanın evdeki düğünü şeklinde cereyan eder.Vecihi ,filmleri karıştırıp evi başımıza yıkmazsa güzel ve kalabalık bir gün olacak gibi :)

13.04.2014



Bugün, "yıldız şehriye salatası" "yıldız şehriye salatası" diyerek uyanmıştım.Şimdi ben bunu yazdım diye tarif arayanlar bloga gelip tarife dair hiçbir şey olmadığını görüp aman ya diyip sayfayı kapatacaklar biliyorum ve bu yazı gökten yağan köfteler de içermiyorken.

Öyle uyanmıştım çünkü günlerdir ne hazırlamam gerektiğini düşünüp düşünüp yemek sitelerine bakıp çıkıp değişik bir şeyler aramıştım.Ve salata olduğu iddaa edilen karışımlar içinde en ilgimi çeken de o olmuştu.Onun bizim eve geleceği,mutfaktan babamlarla konuşurken ki sesini duyacağım ve güp güp kalp atışları eşliğinde çay vereceğim gün için yıldız şehriye salatası.Yine aynı gün zamanı durdurmayı da deneyecektim.
-bunun yıldız şehriye salatası ile bir ilgisi yoktur
garip ki noah'la ilgisi vardır-
Yani uzun değil tabi bi an için bile olurdu.Yapamadım çünkü böyle şeyler yalnızca filmlerde olurdu.Böylece bir filmde olmadığımı kendime ispatlamış oldum.Sahici,gepgerçek.Önceki gün elini tuttuğum kadar gerçek.Zaman da donmayıversin ne yapalım.Gökyüzünden yemek yağdıran bir alette yok zaten.Flint ile Sam.
Yıldız şehriye salatası yani,gayet güzel bence.


31.03.2014





   



4.03.2014

"O benim gülüşümdür dibinde oturduğun"

 

Söylemek istediklerim bu kadar diyip geçebilirim.Ama bunu yapamam.Çünkü artık "bütün güzel ihtimallerin gerçekleşebildiği" yerdeyim.

İki ciltlik hayali yerler sözlüğünü karıştırmış,türlü rüyalar yardımıyla yolu bulmaya çalışıp bulamamıştım.Harita hep oradaydı ama onu görebilmek için gerekli süpersonik gözlerim yoktu.
Beni oraya ulaştıracak harfler de hep buradaydı.Söylemek istediğimi söylemek isteselerde benim yüzümden başaramamışlar ve her defasında gölgeliğe geri dönmüşlerdi.
Ama bir gün birleşip, ayaklanıp,isyan çıkartarak söylemek isteyip söyleyemediğim kelimeleri yanyana getirerek, beni şimdi olduğum yere ulaştırmayı başardılar.
Buraya ,yani "sahibine söylenememiş tüm dizelerin sahibini bulduğu" yere.Kahvaltıdan önce,altı imkansız şeye birden inanabildiğin yere.Hayaller dünyasının tam yanında.Çizgi film dünyasının az aşağısında.Onlar kadar güzel ama gerçek bir yere...

18.02.2014




Bu yazı öksürülerek yazılmıştır.Çünkü hastalık bitse bile öksürük biraz daha kalır ve en son o gider.Evde rahat öksürememek çok kötü,çünkü hemen doktora götürmeye çalışıyolar,burda rahat rahat öksürebiliyorum diye, arada titrek harfler görürseniz diye söyledim.

Haw bitti.Ama etkisi bitmedi,Arkanyadan tam olarak dönemedim.Jar'ı okuyuncada böyle olmuştu.Makam dağındaki hiç sonmeyen o lambanın oralarda bi yerlerde kalakalmıştım.Şimdi de bir köpek barındağından çıkamadım.Mikasa'yı oralarda bırakamadım.

Angst essen seele auf'u izledim.Saatlerdir açılış sahnesini buraya eklemek için uğraşıyorum ama yapamadım.Nasıl olmaz da olmaz internette olmaz.İçli arap müziği eşliğinde yağmurlu bir akşamda Emmi teyze, bir bardan içeri girer ve herkesin bakışları arasında masaya oturur...
Renkler,müzikle birlikte atmosfer çok etkileyiciydi,film de öyle. 

Her'de sesleri el yazısına dönüştüren bi program vardı.Keşke ama keşke kafamızdan geçenleri hemen o anda yazıya dönüştüren bir program olsaydı,hatta seslere bile.Konuşsana ya da yazsana salak dediğinizi duydum ama öyle değil.Konuşamadığımız ya da ağzımızdan harflerin çıkamadığı zamanlar için.İster istemez program bizim yerimize konuşsun diye.Neyse ben de şimdi tam anlatamadım.Tamam tamam böyle bir programa gerek yok :)


4.02.2014


Emekli babalar terlik giyerler ve evin içinde terliklerle dolaşırlar.Annemin terliğiyle babamın terliğini ayırtedebildiğimi keşfettim az önce.
Böyle abuk sabuk şeyler düşünürken buluyorum kendimi.Evde olmaktan sıkıldın sıkıldın sıkıldın ın terlik sesleri ,beni iş arama sitelerine yönlendiriyor.
çoğu zaman böyle evin ondörtkırk hali.yirmiüçotuzsekiz hali de böyle gerçi...

İnsanın başını matkaplarla delen,burnunu silmekten yorgun düşüren ve sesini arabeskteki Uğur Yücel'in sesine benzeten virüs sayesinde film de izleyemiyorum.
Bu virüs inatçı olduğu kadar sinema düşmanı.Burnumu silmediğim ender zamanlarda film aramama izn veriyor ama sağolsun.

Sahi Safety Not Guaranteed güzel filmdi.Sırf su üzerinde yüzen zaman makinası fikri için bile çok güzeldi.Neden gerçek hayatta böyle ilanlar verilmez ki.
Sahi bizim burda bugün üç sala verildi.İkisi kadınmış dedi babam,terliklerini giyerken.
Sahi Philip Seymour Hoffman da gitti.Galiba insan en çok kendinden bunaldığında ölüyor.
Öyle olmasa kaçıp giderdi.Ama gittiği her yere kendini de götürüyor.
Bunu dün düşündüm.İntiharlarla ilgili düşünürken düşündüm.
Philip Seymour Hoffman için öyle mi oldu bilmiyorum ama hala inanamıyorum öldüğüne.
Tek bencilce tesellim izlemediğim filmleri...

Breaking Bad'i de hala bitirmedim.

20.01.2014


Evler çok yüksek olmamalı.Anneler cam silerken fazla sarkıyor ve çocukların ağlamasına aldırış etmiyolar.Güneş camların silinmesini söylemiş.Ancak camlar silindiği için yağmur yağabilirmiş.Bu kural bile yağmuru yağdırmaya yetmeyecek gibi.Masanın üstünde Hikmetle nurhayat vardı ve açık camdan üşümesinler diye kaçırdım onları.Hikmet dışarıyı seyretmeyi çok seviyor.Biliyorum ilk fırsatta kaçma planları yapıyor.Kafes,büyük ve güzel olsa da kafes ,kafes işte.Sevgi ve bilge hiç gelmeyecek galiba.Cam kapalı ama tül hep açık.
ikibinöndört bana nanik yapıyor.Yeni yaş delirmek için ideal olabilir diye düşündüm.Annem cam silerken ona bakamadım.Normalde yanında durup onu tutmam ya da bezi sıkmam gerekirken.Çıkmama izin vermez ama camları artık ben silmeliyim diye de düşündüm.
Dün pasta kestiler.utandım biraz.Hediye olarak tasa,kaygı ve bol bol endişe kaldı.Akşam eve gelip bir sürü düşündüm.Bu yaşlar benim hesap ettiğim yaşlar değil.Acaba hayatımın kaçıncı sezonundayım diye düşündüm.Ya da hayatım kaç sezon.Evet hala Breaking Bad izliyorum.

10.01.2014




 Breaking Bad'e sonradan başlamak,kardeşlerim şekerlerini yedikten sonra çıkartıp şeker yemek gibi bi'şey. 
-Küçükken de öyle yapardım.Çikolatasını en son yiyen gıcık kardeş benim- 

Herkes bitti diye üzülürken ben sezon üstüne sezon deviriyorum.Pazartesi başlayıp üç sezonu bitirdim ve şimdiden ama bitecek üzüntüsü başladı bile.Artan heyecanla birlikte kalan sezonlarımı idareli izlemeliyim diyorum kendime ama kendim cevap veriyor ,bu pek mümkün değil melek.Hem merak ve hemde evdeki stratejik konumum gereği,odamdan pek de çıkmayışım diziyi iki-üç güne bitirebilmeme sebep olacak gibi.Yoksa bazı can sıkıcı konuşmalara muhatap oluyorum ki,Jesse'nin yo yo yo' lamalarını duymak çok daha iyi.Sahi Jesse'nin özünde iyi biri bence.

konuyla alakasız p.s. 

                               

isterse toruk diyebilir ama avatar'a gitmesin bence.İlle de izleyecekse üç boyutlu izlesin pek tabii.

5.01.2014




"gitme turnam vuracaklar"adlı türkünün Neşe'nin sesi,Kamil'in jest ve mimikleriyle akılda kalması durumuna Yozgat Blues'u iki kere izlemek diyoruz.Bunu bugün farkettim.
Türkü nerden aklıma geldi bilmiyorum ama Neşe ,kafamın içinde türküyü söylüyodu ve yanında Kamil vardı.(Yo hayır bu kötü bir yan etki değildir)


İsmet Özel'in "her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana." dizesiyle Yasemin'i hatırlama durumuna da ,
Sen Aydınlatırsın Geceyi izleme rekorunu kırma ihtimali diyoruz.(Evet ,buna çok yaklaşmıştık)

ikibinonüç böyleydi...
Bazı filmlere iki kere gitmek, bazı filmleri defalarca izlemek istemekten alternatif bir yıl oluşturduk.işyerlerinin,iki katlı otobüslerin ve lokal aneztezili göz ameliyatlarının dahil olmadığı üçyüzellisekiz günlük. (Üstelik bunu için geleceğe gidip gelecekteki kendimizle karşılaşıp zamanda bir kırılma meydana getirmemiz de gerekmedi.) 

iki film ikişer defa olmak üzere toplam üçyüzellisekiz film izleyip,onyedi kez sinemaya gitmek.onyedi kez sinemaya üçyüzellisekiz film izlemenize vesile olan kişiyle gitmek ,-bir takım rüyalarla birlikte- ikibinonüç'ün en güzel kısımlarını oluşturmuş oldu.