26.11.2013





Aslında ona Küf diyebilirdik.İsmi Küf olabilirdi.Küf'ü izlediğimiz gün aldığımızdan o da biraz Küf'le ilgiliymiş gibi yani.Ama Nurhayat oldu ismi çünkü evde onu bekleyen Hüsamettin'di.
Koskocaman Hüsamettin Tambay'a Nurhayat olurdu,oldu.Tamam,Tehlikeli Oyunlar'da böyle bişey yoktu ama ortaya Hikmet'in bir şekilde çıkması da gerekiyordu.Hatta Sevgi'nin ve Bilge'nin de.
Bir ilişkinin bütün gelişim aşamaları gözümün önünde bir kaç günde ceryan etti..Hangisi önceydi bilmiyorum.Önce tanıştılar mı yoksa önce birbirlerini yadırgadılar mı.Sırasını bilmiyorum.Ama önce kesinlikle şaşırdılar, şaşkındılar.Ben en çok ilk bakışmayı merak etmiştim.Hüsam'ın Nurhayat'ı ilk gördüğündeki halini yani.En büyülü anda o andı.Epeyce bakakaldı kafesindeki şirin beyaza,Hüsam.Evet, Küf şey yani Nurhayat babamın değişi ile Safinaz beyazdı hem de mavili.
Aslında onlarla ilgili bir fotoroman bile yapabilirdim ama yapmadım.

Ne diyodum Küf.

Ercan Kesal kimi oynuyorsa gerçekten o gibi.Karakterlerinden bir karakteri alıp seçemiyorum.Yavuz,Basri,muhtar ya da kan ağlayan doktor.Film bitse bile yaşamaya devam ediyo bi yerlerde sanki.
Film tren raylarınca devam etti.Sonra geldi bam diye bi yere vurdu.Olumsuz olarak değil ama.Beni uykudan uyandırdı geldiğimiz yer.
Sonra aklım orda kaldı,o odada...
Sinema salonunda daha doğrusu sinema odasında başka bir filmi de hatırladık.Kısa Süreli Gözümün Nuru Flasback'i.Çünkü yönetmeni de ordaydı.

Evet ne diyodum Küf.

Etrafındaki insanları gözleri pörtleyinceye kadar sıktırıp seven Elmayra kod adlı Irmak'ın mektubu bi de.Onunla ismimizin sonundaki sert ünsüzler ve 10 yaşında olmanın dışında pek benzer taraflarımız yok aslında.Ama yine de işten ayrılırken mektup yazmıştı bana.Belki zorla oynattığı oyunların karşılığı olarak.Şimdi okuma eve gidince okursun diye de sıkı sıkı tembihlediğinden Küf'e kadar kaldı.O da biraz Küf'le ilgili oldu ilgisi olmasa da.

p.s.kısaltılmış sadeleştirilmiş,yazılmak isteyip yazılamayanlar yazılamamıştır.

Hiç yorum yok: