11.12.2013




Nurhayat üzgündü,evdekiler üzgündü.Hüsam ölmüştü.
Ben ağlıyodum.Durup dinlenip tekrar ağlıyodum.Uyuyup uyanıp tekrar ağlıyodum.
Düşünüp düşünüp tekrar tekrar ve tekrar ağlıyodum.Ağlama, üzülmeler,Allah'ın takdiri ömrü bu kadarmışlar,
sen kuşa bu kadar üzülürsen biz ölürsek ne yapacaksınlarla kovalandım.
Sanki içimi açmışlar ve beni tamire çalışmışlardı.Ama kapattıklarında bazı parçalar fazladan kaldı.
Onlar ağlama dedikçe daha çok ağladım.
Odama mahkum ettim kendimi.
Çünkü salonda hüsam vardı.Çünkü salonda Hüsam yoktu.
Hüsam ölmüştü ve benim içimde bir yerlere yerleşmişti.
Kalbimin üstünde oturdu bi müddet.Sonra diğer kahramanların yanına gitti.
Balkondaki önemsiz saksı önemli hale geldi.
Omzum önemsizleşti çünkü Hüsam ölmüştü.
Hep sağ omzuma konuyodu Hüsam.Sağ omzumdaki melek çok sevmişti onu eminim.
Babam çok sevme kaybedersin demişti,kaybettim.


Abartmıyorum,Hüsamdan bahsediyorum.


Hüsam benim Pokota'mdı.Himekonun Pokotası gibi.Belki sihirli kurdelam yoktu,saçım himeko'nun saçı gibi değildi ve hüsam konuşamıyordu ama olsun.Bu kadar yakınken kaybetmek.Başıma ilk kez geliyor.
Öteki dünyada tanıdıklar vardı ama bu kadar yakınım ilk kez gitti.
                                     

Hiç yorum yok: