31.12.2009



Ders çalışmaktan sıkıldığım bi ara Margaret...Bu kez daha da tombul!
Margaret hepinizin yeni yılını kutluyomuş öyle söylüyo...2010 da tüm istedikleriniz gerçekleşsin diyo.
Ben mi?Ben kutlamıyorum yeni yıl falan hiç bi anlamı yok bu günün ne 2010 benim umrumda ne de ben 2010'un umrundayım... Zaman kavramının olmadığı bi yer var mıdır acep?
Neyse neyse ben gidip biraz daha test çözeyim...

29.12.2009


Indiana Jones and the Temple of Doom...En sevdiğim İndiana filmidir.Sayısız kere izlemiş her izleyişimde aynı heyecanı yaşamışımdır.Geçen cumartesi sıkıntıdan patlamış bi halde tv kanallarını zaplarken kıbrıs kanallarının birinde rastladım hem de en eğlenceli kısmında şu yılan dolmalarının,maymun beyinlerinin yendiği yemek sahnesinde.. 
oturup bi güzel izledim.Ezberlediğim sahnelerinde bile heyecanlandığımı farkettim.Özellikle de devamlı olarak "kalilema" diyen kırmızı kafalı,boynuzlu adamın ki her izleyişimde gıcık olurum ona kalp çıkarma sahnesi ve Willie'nin son anda volkana atılmaktan kurtulması nefes kesen sahnelerden...(Bi de ben bu sahneyi ne zaman izlesem aklıma cehennem gelir,cehennemin o volkandan bile berbat bi yer olacağını düşündükçe acayip tırsıyorum ölmekten)

Neyse güzel film ama ya tabi salakça tarafları da var yani bizim battal gaziye kızıyoruz ama Indiana Jones amcamında ondan eksik kalır bi yanı yok.Hadi o hareketli odada pestil olmaktan kurtuldun,kan içirip büyülediler onların kölesi oldun ondan kurtuldun,o iri yarı herifle dövüştün taş kırma makinesinden kutruldun üstelikte o minik kral velet voodoo kuklana iğneler batırırken, madenden çıkmayı da başardın bi şekilde ama ya köprü sahnesi etrafın kılıçlı adamlarla ve altındaki nehirde timsahlar doluyken ve de köprünün ortasındayken  nasıl kurtuldun be adam :)neyse biz oralarını karıştırmayalım belki de bu absürtlüklerden seviyorum bu filmi tam şimdi hakkın rahmetine kavuşacak derken kurtulmasında....
Bunu dışında bi de son sahne var tabiki hindistandaki ingiliz askerleri film bu açıdan rahatsız edici... 

Unutmadan Harrison Ford'un o dönem ne kadar ama ne kadar yakışıklı olduğunu söylememe gerek yok sanırım:))Keşke o son filmi çekmeseydi hep eski indiana olarak kalsaydı aklımızda olmazmıydı...


28.12.2009



neden, bay anderson neden?

neden, neden bunu yapıyorsun? neden ayağa kalkıyorsun? neden dövüşmeye devam ediyorsun?

varlığını devam ettirmekten öte başka bir şey için mi savaştığına inanıyorsun? bana bunun ne olduğunu söyleyebilir misin? bu özgürlük mü, yoksa doğruluk mu, belki de barıştır ha, sevgi olabilir mi?

illüzyonlar bay anderson, algımızın yanılgıları. insan zekasının, anlamsız ve amaçsız varoluşunu meşrulaştırmak için denediği geçici idealler. ve bunların hepsi en az matrix kadar yapay. zaten sevgi gibi zavalli bir kavrami insan zekasi icad edebilirdi. bunu gorebilirsin, bu durumu kabullenmelisin bay anderson, bunu şimdi bilmelisin. kazanamasın, amaçsızca dövüşmeye devam etmenin hiçbir anlamı yok!

neden, bay anderson, neden, neden direniyorsun?

Neo: “Çünkü bu benim seçimim !..” 

23.12.2009

televizyon çocuğu



Ya aklıma geldi de bi aralar yalan rüzgarı diye bi dizi vardı noldu ona...Victor vardı bıyıklı bi amca ne hikmetse herkes ona aşıktı...Jenerik müziğini severdim hala kulaklarımdadır daha miniminnacikken tanışmıştım bu diziyle izlediğim ilk pembe dizidir kendisi(yok yok ondan önce hayal meyal hatırladığım isminin zenginler de ağlar olduğunu sonradan öğrendiğim mariyalı bi dizi vardı) ya da izlemek zorunda olduğum!
Babaannem bile izliyodu ne garip :)Ben daha dört gözlüydüm o zamanlar... (televizyonu yakından izleyen veletlerdendim belki de o yüzden dört gözlü olmuşumdur annem her zaman bu kadar yakından izleme radyasyon var derdi dinlemezdim)
sonra bi de cesur ve güzel çıktı başımıza onu da izliyodum bi aralar.Brooke vardı ,ridge bi de taylor:)Amerikanın çarpık aile yapısını iyi özetler bu dizi...Forester ailesinden brooke teyzeyle evlenmeyen kalmamıştı:)Hayat ağacı! Sam! Az daha unutuyodum onları güzel diziydi bence pembe dizi tarihinin en iyilerinden...

Sonra sonra maria seriler başgösterdi yok çöpçü kız yok çiçekçi kız yok efendim tropikal adada ki saf köylü kızı falan falan...Bunlar kısa sürede bi sürü olayın geçtiği insanların hızlı hareket ettikleri meksika filmleriydi...Öyle ki aynı bölümde evlenip ayrılanlar bile olmuştur hehe:)
 Sonra daha kaliteli diziler görür oldum trtde ki "seven heaven","sabrina" ve "sweet valley" gibi.

Tabi ferhunde hanım ve kızları ve bizimkileri de unutmamalı...Bizimkiler pazar günüydü ertesi günü okul olduğundanmıdır nedir ütülü önlük,ödevler ve sıkıntı gelir aklıma...
Bu arada charles iş başında, muhteşem ikili,a takımı,cosby ailesi gibi dizilerde var ki harikalardı hımm bi de starda kırmızı koltuk sonrası fredyy:)Tırsa tırsa beklerdik...

Bütün bunlar nerden mi aklıma geldi içerden sesini duymak zorunda olduğum unutulmaz denen berbat ötesi,tiksinç dizi yüzünden!O iğrenç dizi yerine yayınlasalar ya muhteşem ikilinin eski bölümlerini,alacakaranlık kuşağını,a takımını falan olmaz mı sanki? olamaz di mi?
O zaman ne diyelim
yaşasın CNBC-e!!!

Altını çizdiklerim...




" ...
gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum. şiir kalsın istersen, sadece otursak. oturmasan da olur benimle, sadece ellerimi tut. ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak. yüzüme bak ama anna, yüzüme bak. gözlerime bak, gözlerimin içine bak.gözlerim biraz karanlık. içinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler, sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var.gözlerim biraz yorgun. içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…bekleyişler anna. köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela. nişanlısı askerde kızlar, kızı ölüm orucundaki baba, babası tersanede oğul, oğlu şizofren anne.hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var. ama geçecek hepsi, geçecek. şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.gözlerimin içine bakmaktan korkma anna.sen adımını attığın andan itibaren hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
tanrı bizimle de konuşur belki."

22.12.2009




Bazıları için hayat daha mı kolaydır? Ya da bu onların seçimleriyle mi alakalıdır?Onların yaşamaya becerikli oluşlarıyla mı?

Bunları düşünüp duruyorum bu aralar...
niye mi?
Geçenlerde telefonum çaldı hem de ne lüzümsüz zamanda( hani otobüstesinizdir, çantanızdan akbilinizi bulmaya çalışırken elinizde montunuz ve kitaplarınız da varken ve arkanızdaki insanlar homurdanmaya başlamışken)kayıtlı bi numara değildi açtım eğer o kıza ait olduğunu bilseydim açmazdım çünkü şu sıralar konuşmak isteyeceğim son insandı.Kızın hayatı insanı sinir edercesine süper gidiyo hani öyle insanlar vardır ya bunlar gereken zamanlarda gereken şeyleri yapmışlardır.Kazanması gereken zamanda üniversiteyi kazanıp dereceyle bitirmiş,bitirir bitirmez iş bulmuştur.Üniversitede tanıştığı insanla da evlenmişlerdir.Aslında onun adına mutlu olmuyo değilim ama şu anki ruh halim böylesine biriyle konuşmaya el vermiycekti nasılsın faslından sonra otobüste olduğumu kapatmam gerektiğini söyledim çünkü konu uzarsa o çok iyi giden hayatından bahsederken ben yaşadığım olumsuzluklardan bahsedicem(rol yapmayı beceremem) ve büyük ihtimalle hayatında pek de sıkıntı yaşamamış bu insan beni anlamaycaktı.Bu arada kpss kursundan döndüğümü de ağzımdan kaçırmış oldum.30'a dört kala hala kurslarda süründüğümü de anlamış oldu böylece! neyseki konuşma medeni duruma gelmeden önce kapadım.
Sonra düşündüm işte nedenleri,nasılları düşündüm.Hayatın bazı insanlara kolay bazılarına zor olmasını düşündüm.Ya da hayat aynı da ben mi beceriksizim diye düşündüm durdum ve sanırım da öyleydi.Hayatımı yine yeniden sorguladım ve şükrettim, aslında yazdığım cümleler isyan itiraz cümleleri gibi dursa da şükür ettim evet.Belki herşey süper gitse hayatımda şu an ki bazı hassasiyetlerim olmayacaktı,dünya sarıp sarmalayacaktı beni ve ben bazı gerçekleri unutacaktım.Yeterince dua ya da şükür edemeyecektim.Kendimi avuttum böylece...
O kız için de sevindim sonra inşallah daha mutlu olur dedim inşallah ben de çok mutlu olurum bi gün ama dualarımı kaybetmeden...

13.12.2009

Rapor: İyimser olma çabası 7.gün



İyimser olmaya karar verdiğimden beri bir hafta geçti.bu bi haftaya sığan bisürü abukluğa hsbc'ye(hiç kullanmadığım ve kırıp attığım kartın 35 lira borcu nasıl olabilir?) rağmen gerçekten deniyorum,çabalıyorum kronik sorunlarıma ve bazı gerçekliklere bile inat gülümsemeye çalışıyorum.Aslında ağlıyorum da...ama umutsuz bi ağlayış değil bu. Yani sorunlarımın çözümsüz olduğunu düşündüğümde de değil, ağlıyorum işte konuşmak gibi...



Bunun dışında hafta annemlerin yaklaşık 40 gün sonra kutsal topraklardan dönmesiyle güzel başladı ve ben tekrar çocukluk görevime geri dönmenin hayalini kurarken bissürü misafiri hesaba katmamışım daha da beter yorulduğum gerçekten yorulduğum bu arada değişmeye çalıştığım zor bi haftayı geride bıraktım.Akın akın misafirler geldiler geldiler ve geldiler bazısı gitmiycek sandım ama neyseki gittiler :)ama sonra yine geldiler bi müddet böyle devam edicek sanırım. Tek tesellim annemlerin benim,bizim,hepimizin için yaptıkları dualar aslında bu deneyime de olumlu yansıyo biliyorum duaları kabul olucak buna gönülden inanıyorum...

oley be umutlu şeyler yazamayı mı başladım ne?? :)

neyse,
rapor bitti ,
to be continued...:)

6.12.2009

Hayatımın Deneyi




Hayatımla ilgili bi deney yapmaya karar verdim.Kendime inat daha fazla karanlıklara alışmadan kurtulmam bi yerlerden gün ışığını yakalamam gerek.İyiyi düşünüp iyilikleri çekmem lazım (Ne diyorum ben !)halbuki o aptal kitaba bile tahammul edememiş yarısında bırakmıştım(bknz.secret)ama yok pes etmek yok! Ez azından denemeliyim.
07.12.2009 tarihi 04:11 saati itibariyle 1 ay boyunca iyimser olmaya karar verdim.Gülmüyosunuz demi?
Aslında nasıl iyimser olunur pek fikrim de yok.Hep iyi şeyler mi düşünmem gerek?Herşeyi iyiye yormak mı?Yoksa ikisi de mi?Sanırım hepsi..
Öğrenicem!
Hey belki de bloğun ismi bile değişir 1 ayın sonunda...Gölgeden değilde güneşten falan olur hehe:)
neyse neyse

Sizden ricam takipçim olun ne bilim böyle karamsar şeyler yazmaya falan kalkışırsam deneyi hatırlatın.
Belki insanlığa bi faydam da olur benim gibi karamsarlara örnek teşkil ederim :))
Şimdi gidip uyumalıyım yarın güzel güpgüzel bi gün beni bekler :)

16.11.2009




ihanetten bir alıntı sağlığınla gelirsin (gelirsen)
unutma beni çiçekleriyle yaralarımı süslersin
utanılası bir şeydir katıksız pembeliğin
bu yüzden kitaplardan yalnızca
ıslık çalmasını öğrenebilirsin
tüm iyiliğin filmlerin iyi bitmesini istemek
ama bu kente gelirsen unutma beni ara
sana bir çay ve temiz yaralar ısmarlarım
öfkem geçer dinle yüzümü sevgiyle bakarım
kimse değil seni yalnız ben anlarım.


osman konuk

12.11.2009




Annemler olmadığı için bütün iğrenç ev işleri bana kaldı, hayır pek bi hayat doluydum,ruh halim pek bi iyiyiydi daha da bi iyileşti şimdi!

Hayatıma;
"-akşama ne yapsam"
gibi değişik cümleler eklendi.Evsel bi sürü garip dert,sorun da cabası (faturalar,tıkanmış lavobolar vs.) ee tabi bi de yaptığım sakarlıklar var umarım annemler geldiğinde beni tek parça ve akıl sağlığım bozulmadan bulabilirler :/ neyse işte bu garip süreç(yakında blogta pasta,börek tarifleri görürseniz şaşmayın :| ) beni korkutmakla birlikte oyalanmama da sebeb olmuyo değil ancak kpss kursuna kayıt olmamla ev işlerine gark olmam aynı zamanlara denk geldiğinden ders çalışamama durumu ortaya çıktı, yeterince ders çalışamıyorum malesef...
Neyse...
Geçenlerde kardeşimin gömleklerini ütülerken düşünüp durdum hayatımı,yaşadıklarımı.bana öyle olur bazen...(Bulaşık yıkarken de çok oluyo) yani hani ütü masasının başında değilde başka yerlerde başka zamanlardaymışım gibi, hayatımın başka dilimlerinde...
Ütü yaparken hayat sorgulamak garipti...
Keşke ben de hayatımı ütüleyebilsem ve herşey düzelse diye salakça şeyler düşündüm.gömleğe özendim resmen!
Kafayı yavaştan sıyırıyorum kesin...
gidiyim de bulaşıkları yıkıyım ben!

3.11.2009






"Hayatı bir kitabı okur gibi geriye yaslanıp okuyamazsın.Direnişler ayakta filizlenir,yürüyüştür ayakta kalmanın besini..



Geçiştirilmiş bir yaşamın, zayıf kalmış kalbini taşıyorsun!"

30.10.2009

ölürsem kabrime gelin isterim



Yaklaşık bir saat önce kafama teflon tava düştü bi elimde buz torbasıyla yazıyorum bu yazıyı ola ki son yazım falan olur anarsınız bir talihsiz mlk vardı diye:) şaka bi yana gerçekten feci tırsmış durumdayım tava epey yüksekten mutfak dolabından düştü ve şu tefalin en büyük boy tavalarındandı düştükden sonraki acıyı tarif edemem.Evde kimse de yok ,annemler uzaktalar zaten acıların çocuğu modundayım şu bahsettiğim manevi yalnızlık hali görünür hale gelmiş tava da kafama düşünce oturdum ağladım hüngür hüngür.Kimseye de söyleyemiyorum napsam diye arayıp teleşlandırmak istemiyorum ama kafam da zonkluyo hala daha doğrusu yüzüm zonkluyo ve gözümün kenarında simsiyah bi şişlik oluştu ölürmüyüm ki cidden?Beyin sarsıntısı falan geçiriyo olsam bu yazıyı yazamazdım ama demi?off iz kalır mı ki acep?
Nefret ediyorum senden tava!



22.10.2009

bol bilinmeyenli denklem





Bol bilinmeyenli bir denklem gibi hayatım ne kadar uğraşsam sonuca ulaşamıyorum ve çözümsüzleşiyo herşey...
Mutsuz+umutsuz+yapayalnız ve şu aralar amaçsızken artık bişeyler yapmalıyım dedim ve kurtulmalıyım bu acayip sarmaldan.Uzun zamandır düşündüğüm
uzaklara(bu uzaklar da nere düşüyosa artık?!) gitmek iyi fikirdi ama nasıl? Ama 657'li olursam...
Sonra sonra gittim bi kpss kursuna kayıt oldum ve artık,
mutsuz+umutsuz+yapayalnız ama artık amacı ve tam tamına 8 senedi olan + borçluyum :)

hadi hayırlısı bakalım...

14.10.2009

100 maddede mlk !(İlk mim konusu)


Mim ne olaki diye düşünüp duruyodum blog alemiyle daha sık haşır neşir olduğumdan beridir...Sağolsun zahir ve mavi mimlemiş beni 100 maddede kendini anlattığı konuda.Şimdi benimde 100 maddeyle kendimi anlatmam gerekiyomuş.Hayatımın en uzun konusuna başlıyorum bununla birlikte kendini çözümleyememiş biri için oldukça zor bi konu :)Bir haftadır düşünüyorum.Sonra kendimi yine kendime sordum kendimle roportaj yapar gibi bu yüzden 100 maddede kendimi anlatırken başka biri beni anlatıyomuşcasına yazıcam böyle yapmaya karar verdim ben buyum şuyum yazmak zor geldiğinden...yalnız benim de birilerini mimlemem gerekiyomuş daha kimi mimlemem gerektiğini bilmiyorum,kurbanı belirleyemedim bakalım 100 madde sonunda aklıma ilk gelen kişiyi mimliycem :D
neyse başlayalım bakalım...

1-Annesi ve babasının ismini kurayla belirledikleri mlk kendine yakışır bir şekilde soğuk,karlı bir kış günü doğmuştur.Kura sonucu nurani varlıkların ismini alan mlk keçigillerden olup ailenin ilk çocuğudur.
2-Aslında buraya oğlak burcunun bütün özelliklerini yazsaydık onu anlatmış olurduk hani kolay da olurdu o derece benzeşir burcuyla ama hırs dışında.. hırslı değildir hırs kötüdür ona göre!
3-inatçıdır,
4-Dsiplinlidir,yer yer sıkıcı ve ciddi olabilir,
5-amaa espirilidir de işte yerine göre,
6-Karamsardır hem de ileri düzeyde(Aslında bunu en başa yazmalıydım)
7-Hayatı sevmez pek,
8-İnsanlara hele de kendine pek de güvenmez,
9-İlk çocuk olduğundan istemeden de olsa gelişmiş bi sorumluluk duygusuna sahiptir,
10-korumacı,sahiplenicidir,
11-5 yaşına kadar fanatik galatasaraylı olup da 5 yaşından sonra dayısının propagandalarıyla fanatik Fenerbahçeli olmuştur,
12-Babasını psikolojik baskı ve tehditleri onu Fenerbahçeden vazgeçirememiştir.
13-Karamsardır fakat feci hayalperesttir belki de karamsar olması bu kadar fazla hayal kurup yaşadığı hayal kırıklıklarındandır(bence)
14-Annesinin istediği ideal evlat profiline uzaktır,(görünüş olarak)
15-zira hayatında hiç sivri topuklu ayakkabı giymemiştir.Hatta mecburen gitmek zorunda kaldığı düğün ya da ona benzer yerlere bile conversle gidip annesini gıcık etmiştir.( annesi mahalledeki birini kınadığı için mlk'nin böyle olduğunu düşünür),
16-topuklu ayakkabı giymeyişi selvi boylu olduğundan değildir, kısadır,
17-rahat ve spor giyinmekten hoşlanır,
18-Uzaya, gökyüze küçüklükten beri meraklıdır,
19-bilim adamı,arkeolog,pilot,astronot olmak istemiş ancak başaramamıştır,
20-sinema ilgi alanlarından olup mümkün olduğunca takip eder,
21-sporun birçok dalını takip eder,
22-olimpiyatları,şampiyonaları kaçırmaz,
23-tenis turnuvalarını da takip etmeye çalışır.
24-hidayet türkoğlu nba ilk gittiğinde sacramentodayken gecenin köründe kalkıp maçlarını izleyecek kadar basketbolu sever.
25-ilk tanıdığı insanlara karşı mesafeli olup,soğuk gelebilir,
26-ama eğer birine dostum dediyse o dostudur kendinden bile çok düşünür onu,
27-hayatındaki insanları kolayca silemez , bazen canını acıtsalar bile,
28-sessiz,uysal gibi görünse de aslında başına buyruktur,
29-içten içe çılgındır da,adrenalin meraklısıdır,
30-zaten paraşütle atlıycaktır bi gün,
31-teknolojiyi,bilgisayarı,teknolojik aletleri sever,
32-altına,gümüşe,metal şeylere alerjisi olduğundan incik boncuk takamaz,
33-bu yüzden ilerde evlenirse bilezik yerine çeyiz olarak evine ev sinema sistemi kurdurmayı düşünmüştür :),
34-dükkan dükkan dolaşıp alışveriş yapmayı sevmez her zaman alış veriş yaptığı belli başlı yerler vardır oralara gider bakar beğenir alır çıkar,
35-güçlü gibi görünsede aslında çıt kırıldımdır,
36-sulu gözdür çok fena hem de! aklına bişey gelir durup dururken gözleri buğulanır zaten her an ağlıycak gibi bi hali vardır ,
37-bundan sonraki maddeleri 3'er 3'er atlamayı düşünmektedir,
38-ney sesine hayrandır hem kendisi müzmin neysenimsidir,2 adet neyi vardır ve fakat kendisi hala bi kursa yazılıp bu işe eğilmemiştir.Gittiği ilk kurstan gözü korkup kaçmıştır.
39-sırf kendine zıtlık,gıcıklık olsun diye iletişim(halkla ilişkiler)okumuştur,
40-başkalarının açıklarıyla uğraşan alaycı tiplerden nefret eder,
41-yanında biri düşse gülmez ,kendisine gülünmesini istemez,
42-kendiyle alay eder ama hem de çok,
43-lost,heroes,big gang theory,Desperate Housewives dizilerini takip eder,
44-lost ve heroes arasında karar vermekte zorlansada lost bir numaralı dizisidir ve 6.sezonu beklemektedir gözleri kapalı,
45-nicolas anelkaya bi aralar aşık olmuş ama o başkasıyla evlenip,Fenerbahçeden de gidince eski hayranlığı kaybolmuştur,
46-hafızası kuvvetlidir hatta bazen kendini zorlayıp "yahu geçen sene bu gün napıyodum ben" diye düşünüp hatırlamaya çalışır ve hatırladığı da çoktur,
47-isimleri unutmaz isminin unutulmasından hoşlanmaz,
48-canımlı,cicimli konuşmalardan da kaçınır,sevmez,bununla birlikte lanlı,lunlu konuşmaları da sevmez kendisi,
49-sevgisini pek belli edip gösteremez,
50-başını yastığa koyar koymaz uyuyanlara her zaman şaşırmıştır,uykudan ölse bile uyuması zaman alır,
51-kin tutmaz tutamaz hatta arkadaşına küstüğünü unutur,
52-linkin park,coldplay,staind,haykoo,feridun düzağaç,manga,pinhani,rhcp,placebo,yeni türkü,James blunt,green day,nev,şebnem ferah,mfo,özlem tekin dinler,dinler,dinler,
53-serdar ortaç ,demet akalın dinlemez,dinlemeye tahammul edemez,çalındığı ortamlardan hızlıca uzaklaşır :),
54-kahvaltısını yapmadan dışarı çıkmaz zamanı olmasa bile çayını mutlaka içer,
55-hatta su içmeyi unutsa bile çay içmeyi unutmaz,
56-2007 yaz aylarında aldığı converslerini sömürmüş,yağmur çamur demeden giymiştir. zavallı ayakkabılar dile gelse neler derdi kimbilir ehe :),
57-zahir ve maviyi sevgiyle anarken(gerçekten sevgiyle:)) yahu bu kız nasıl yazmış ben yarılamadan pes ettim diye düşünmektedir,
58-yaşını göstermez (en sevdiği tarafı sanırım),
59-sony ericsson w810i marka telefonu kendi parasıyla aldığı en kıymetli eşyası olup bu yüzden onu çok sevmektedir,
60-telefon melodisi zaman zaman değişse de genelde kullandığı Nirvana'nın smells like teen spiritidir,
61-geleceğe dönüş manyağı olup bıkmadan tekrar ve tekrar izleyebilir,
62-jean christophe grange kitaplarını çok sever,okur,
63-ama olasıklıksızı okuyunca Adem Fawer'e daha da bi hayranlık duymuştur,
64-küçükken en sevdiği süper kahraman spidermandir,
65-indiana jones ve james bondu ne hikmetse hep birbirleriyle kıyaslamış(küçükken) ve hep indiana jones daha güçlü jamesi döver diye düşünmüştür,
66-indiana jones sayesinde arkeolog olma sevdasına kapılmıştır,
67-1'er yaş arayla üstüne 2 kardeş doğduğundan mlk 4,5 - 5 yaşlarına kadar emzik emmiştir.Hatta annesinin emziğine acı biber sürdüğünü bile hayal meyal hatırlamaktadır :),
68-korku filmlerini feci tırssa da izlemekten vazgeçmez ama gariptir en korkulmayacak,herkesin gülüp dalga geçtiği filmlerden korkar mesela küçükken izlediği türk işi şeytan filminden uzunca bi süre etkilenmiştir,
69-erken kalkıcaksa saatini bi yarım saat önceye ayarlar ki erteleyip uyuma zavkini tadabilsin ehehe :)

70-ninja kaplumbağaları çok sevmekte rastladıkça izlemekte ve küçüklüğünden beri Michelangelo'ya sempati duymaktadır:)
 71-feci halde saçmalama riski!!!
.
.
.

100-kısaca mlk yurdum insanıdır işte
 fin!
(üzgünüm ama cidden feci saçmalamaya başlayabilirdim ki yeterince saçmalamışım zaten affet beni zahir ve mavi:)
şimdi kimi mimlesem, kimi mimlesem? gölge üzgünüm ama benim kubanım da sensin affına sığınır ve senin de kendini mümkünse 100, değilse ne kadar olursa anlatmanı isterim :)

10.10.2009

Çakma Leonard :)


Sıkıntıdan şu benim meşhur çizgi filmsi karakterlerden birini çizmiştim Margaret gibi.Zaten arada sırada böyle abuk sabuk şeyler çizer sonra onlara isimler veririm gerçi bunun daha ismi yok şimdilik çakma Leonard diyelim biz ona...Neyse çizdim yine Sonra baktım baktım sanki biraz"Big Bang Theory'nin Leonard'ını anımsattı ben de. Ya da ben öyle iyimser bi beklenti içindeydim.Ya tamam! tamam yaa! Biliyorum benzemediğini idare edin işte:) zaten benzetme amacım da yoktu. hem zaten benim çizgi karakterime benzeyen Leonard :)neyse daha fazla saçmalamadan konuyu burda kapar herkese iyi geceler dilerim :)

5.10.2009

Laff-A-Lympics Olimpiyatlarında Kötüleri Tutmak ve Anti Popülizm


Laff-a-Lympics olimpiyatları favori çizgi filmlerimdendir gerçi hala da öyle geçenlerde kanalın birinde görmüştüm oturdum izledim kısacası çok severim... Bu olimpiyatlarda hatırlayacağınız üzere 3 takım yarışır:

-Kıl mı kıl Scoobyler zira hep onlar kazanır...
-Sevimli yogiler
ve
- Mumbly'nin başı çektiği gerçek kötüler

Benim favorim hep gerçek kötüler ya da yogiler olmuştur...İçten içe hep onları tutardım.Evet gerçek kötüler hilebazdır ama hileleri her zaman ortaya çıkmıştır neticede. Yani hileyi bile beceremeyecek kadar saftırlar bence... Scoobyler ise acayip gıcıktırlar!.Hiç hata yapmazlar,hep kazanırlar...Mükemmel olmaları taa küçükkenden sinirimi bozmuştur.Çocukların arasında da
Scoobyler'i tutmayan yoktur.Bu yüzden de sevmezdim onları,herkes tutuyo diye!Onlara inat yogileri tutuğumu söylerdim.Popüler olan ya da herkesin favorisi olan şeylere nedense acayip bir gıcıklık duyarım.(muhalefetlik de vardır zaten bünyede)Bununla ilgilimidir bilmiyorum ama Tweetyi,Jerryi de sevmem.Coyote'nin road runner 'ı yakalayıp afiyetle yemesini isterim.Herkes Roger Federer için ölüp biterken benim ona gıcık kapıyo olmam da bu yüzdendir...Bu yüzdendir Andy roddick'e olan sempatim:) ( Dünya gözüyle Federer'i yenebildiğini görebilecekmiyim acaba?)Güçlü takımla,güçsüz bi takım maç yapsa kesinlikle güçsüz takımı tutarım güçlü takım Fenerbahçe değilse tabi :)Zira 2002 de ki Fransa-Senegal maçında Senegalliydim. Sanırım popüler olanı sevmemenin yanında,ezilenleri ya da güçsüzleri koruma içgüdüsü ve bünyedeki muhalefet birleşince böyle bi tablo oluşuyo...Tersim biraz, biraz da gıcık kesin! :)

30.09.2009

The Dark Knight - Joker's Pencil Trick



How about a magic trick?..
I'm going to make this pencil disappear....
Tahdah!
It's Gone!



23.09.2009

karmakarışıklaştıramadıklarımızdan mısınız???


 

Kalabalıkların arasına karışmak her zaman zor olmuştur benim için.Özellikle de geçtiğimiz bayram bunu daha iyi anladım...İnsanlardan kaçmaya çalıştıkça daha çok üstüme geldiler ve hatta yakalayıp sorguya çektiler. Sonra hüküm verdiler hatta benim adıma planlar bile yaptılar.Sanki hayat bu kadar basit,bu kadar nesnel,bu kadar tanımlanabilir ve planlanabilirmiş gibi hayatla yaşamla ilgili rahat ve kesin ifadeler kullandılar.Oysa ki ben hayatın böyle olmadığını çoktandır anlamışken...Ne zaman evlenmem gerektiğinden,iş bulmam gerektiğinden ve bissürü şeyleri sıraladılar...Umutsuz bi vakaydım onların gözünde...Tipik diyaloglar yaşadım çokça akıl verdiler.Kendilerinden geçmiş bi şekilde hayatın gerçeklerinden bahsederken gözlerimdeki kayıtsız bakışı bile farketmediler,onları dinlemediğimi dahi anlamadılar,anlayamazlardı da...
Zaten karışık ve hep karışık halimi daha da bi karıştırıp evlerinin yolunu tuttular!
ve mlk daha da bi karman ve çormandır artık...!





19.09.2009




Şimdi benim buraya şöyle cicili bicili bi şeker resmi koymam ve altına da "hey gidinin bayramaları" tarzı bi yazı yazmam lazım dimi? Öyle ya yarın bayram ben hala idrak edememiş olsam da...Bayramın gelişine hiç bu kadar kayıtsız kaldığımı hatırlamıyorum,Ramazanın bitişine de hiç bu kadar üzüldüğümü...
Neyse...
Ama ama şu sıralar bi yerlerde bir çocuk olmalı...
Annesinin yıkayıp yatırdığı,
Heyecandan uyuyamayan 
ve baş ucunda ayakkabılarıyla...
İşte O çocuk için seviniyorum!

Bayramın Bayram olsun çocuk.. her daim...

6.09.2009

Huzur Evi & Hüzün Evi...


Yaşamakla ilgili problemlerim var benim önceden beridir...Uzun yaşamak istemem...90 yaşına kadar yaşamak mesela bana korku filmi gibi gelir&geliyo...90 yaşında şu anki gibi yalnız,bi de elden ayaktan düşmüş olursam,annem,babam kardeşlerim ölmüş kimsesiz kalırsam...off çok kötü... Ki kesin benim yaşlılığım böyle olurdu.Zira insan yirmialtısında neyse doksanında da odur dimi? bi de ben hep herkesten önce ölmek isterim.Bencillik mi? Evet fazlasıyla...ama başedememekten korkarım o duygularla...
neyse..
Hımm ben niye bu düşüncelerimden bahsediyodum heh tamam esas konumuza gelelim...
Geçen günlerde uzun zamandır yapmak istediğim bişey yaptım sağolsun arkadaşlarımın da sayesinde huzur evine gittik bi arkadaşın komşusunu görmeye...6-7 kişi vardık sanırsam.
Kendi dertlerimden sıyrılıp insanlarla yüzleşmek epey zordu ve bi hayli dokundu bünyemize...

 
"Balıklı rum hastanesi" belki duymuşsunuzdur Zeytinburnu taraflarında. Epey uzunca bi yolculuktan sonra bulabildik.İsmini yadırgamakla birlikte orda sadece rumların kalmadığını oraya gidince anladım...Daha bahçesinden içeri ilk adım atışımızda acayip derecede heyecanlandım özellikle de meraklı gözlerle bize bakan yaşlıları görünce.Garipti ama bazıları bizi gördüğüne hiç memnun olmamışa benziyodu.Ee biraz da kalabalık olduğumuzdan;
-bunlarda kim,
-noluyo böyle..
gibi şeyler söylediklerini işittik yanlarından geçerken tabi hatırlarını da sorduk ama bazısı oralı bile olmadı diyorum ya garipti onlara kötü duygular yaşattık istemeden de olsa...Unutulduklarını ,terk edildiklerini hissettirdik belki de.
hani huzur evi kelimesi oraya gidince bi acayip geldi huzurlu bi yere benzemiyodu ve buraya ev denilemezdi daha çok hastane evet evet hastene gibiydi.Özellikle de ilk kat...Her odadan inlemelerin,hırıltılı öksürüklerin duyulduğu soğuk ve hüzün dolu bi koridordan geçerken garip duygular içindeydik...
Yoğun uğraşlarla hemşirenin de yardımıyla teyzeyi ikinci katta bulduk.
Bizi tanımadı zaten de tanımıyodu ama komşusu olan arkadaşı da tanımadı.Arkadaş yoğun uğraşlarla ailesini,kim olduğunu anlatmaya çalışsa da teyze bize başka roller biçmişti.Aslında gelmesini istediği yakınlarının yerine koydu bizi.Ben ve bi kaç arkadaşımı oraya arada bir gidip gelen üniversite öğrencileri,bi diğer arkadaşımızı torunu vildan ve asıl komşusu olan tanıdığını da onun kocası yaptı :) Bozuntuya vermedik yeterki o mutlu olsun...Aldığımız pembeli süslü püslü çiçeği verince pek bi sevindi hatta gözleri doldu bizi de ağlattı.Oda da ki diğer teyzeler de memnudular bizi gördüklerine hatırlarını sorduk duvar dibindeki teyze daha yaşlıcaydı ve konuşamıyomuş ama kafa hareketleriyle anlaştı bizle.Onun yanında ki teyze ise daha genç daha dinçti nedense ben de emekli bi profesör izlenimi bıraktı niye bilmiyorum...
Teyzeyi hiç bırakmak istemesekte ayrılma zamanı geldi vedalaşıp çıktık odadan yine gelmeye söz vererek...
Koridordan inerken az önce bize garip gözlerle bakan yaşlıların yanından geçtik yine yanlarına oturduk bu sefer hatırlarını sorduk meğerse onlar da konuşmak,dertleşmek istiyolarmış az önce ki katı tutumları yerini can ciğer kuzu sarması kıvamına bıraktı.İsimlerini aldık isimler verdik yine geliriz dedik ve aralarından ayrıldık.Ordan çıktığımız da garip garip duygular sarmalamıştı...Belki onlar bi nebze şanslıydı ya dışarı atılanlar onlar napıcaktı??

3.09.2009

Hi-lili Hi-lili Hi-lo

 
Rüyamda bir kız vardı şirin bir kuklayla el çırpıp şarkı söylüyodu.7~8 yaşlarında trt 2 de lili'yi ilk gördüğümde:
- "aa bu benim rüyamda ki kuklayla kız"...demiştim.
Sanırım bebekken annemin susmam için tv karşısına oturttuğu sıralar izlemişim bu filmi pek de farkında olmadan.Şimdilerde bu filmi ne zaman izlesem ya da düşünsem rüya mı gerçek mi algılayamam,umut doluverir içim ve şarkıya eşlik ederim liliyle birlikte...
 
On every tree there sits a bird
Singing a song of love
On every tree there sits a bird
And every one I ever heard
Could break my heart
Without a word
Singing a song of love

A song of love is a sad song
Hi-li Hi-lili Hi-lo
A song of love is a song of woe
Don't ask me how I know
A song of love is a sad song
For I have loved and it's so

Hi-lili Hi-lili Hi-lo Hi-lo
Hi-lili Hi-lili Hi-lo
Hi-lili Hi-lili Hi-lo Hi-lo
Hi-lili Hi-lili....Hi-lo

A tear for him, a tear for me
A tear for the love he swore
A tear for him and one for me
And one for under the tree
And one for wherever my love may be
And then I shall weep no more

A song of love is a sad song
Hi-lili Hi-lili Hi-lo
A song of love is a song of woe
Don't ask me how I know
A song of love is a sad song
For I have loved and it's so

Hi-lili Hi-lili Hi-lo Hi-lo
Hi-lili Hi-lili Hi-lo
Hi-lili Hi-lili Hi-lo Hi-lo
Hi-lili Hi-lili....Hi-lo



31.08.2009

Altını çizdiklerim...

"Biraz zaman geçsin herşeyi unutacaksın / Biraz zaman geçsin her şey seni unutacak!"
M.Aurelius

29.08.2009

kendi kendimee...



"piştt!
heyy!
mlkkkk!
sana diyorum!

Bu aralar noluyo sana anlamadım.Bi melenkolidir gidiyo.Ağlayıp,zırlamandan, gözyaşlarından çok ama çok sıkıldım.Sen daha kötü günler de yaşamıştın unuttun mu yoksa.Her defasında toparlanmıştın hatta karanlığın en zifiri zamanlarında bile...Şimdi bu pes etme niye?Tamam kendini suçlamakta haklısın yaşadıkların senin salaklığından kendine güvenmemen ayrı konu insanlara neden bu kadar güvenirsin bilmem ki? Geçmişten ders almıyosun hiç! Salaksın evet! Salak olduğuna 26 yıldır şahidim...Ama biliyosun hayat yeniler kendini,toparlanma vakti gelmedi mi?Artık karamsar cümleler kurmaktan vazgeçmelisin senin duaların var unuttun mu yoksa?"

Senden sıkılmış olsam da seninle yaşamak zorunda olan
kendin,ruhun,sağduyun ya da her neyseM işte...

27.08.2009



Her sene Ramazan ayında oruçla ilgili abuk sorular sorulur.


-ee hocam sigara içsem orucum bozulur mu acep?,

-ama şeyy ben dudak tiryakisiyim içime çekmiyorum?

-olmaz mı hımm ya sakız çiğnesem?,

-peki ya diş macunuyla dişlerimi fırçalasam? vs..


gibi sorular neden sorulur çözemem adı üstünde oruç tutuyosun bir ay sabrediceksin ! Hayır bi de her sene aynı cevabı almaktan bıkmıyolar mı? Aceb seneden seneye fetvanın değişeceğine dair bi umut mu besliyo insanlar bilmem ki!

25.08.2009

Harakiri...



Bu öğleden sonra ani bi kararla (ya da buhranla) bloğu silmeye karar verdim ve hatta sildim.Ne sebeble yaptım bilmiyorum sanırım eski yazdıklarımı okudukça şimdi ki halimi düşündükçe saçma geldi herşey ve anlamsız, sildim gitti.!Ama sonra garip bi burukluk hissettim sanki en yakın arkadaşımdan ayrılmışım gibi garipti...
Allah'tan yeniden yüklenebiliniyomuş.
Neyse,Öyle işte...
Sanırım kalbimdekileri silmedikçe&silemedikçe bloğu silmemin bi anlamı olmayacak hem blok bu aralar özgürce çığlık atabildiğim ve nefes aldığım tek yer...

23.08.2009

Umut etmek iyi değildir(!)



"Red : Umut mu ? Sana bir şey söyliyeyim, dostum. Umut tehlikeli bir şeydir. Umut bir insanı delirtebilir..."demiş Red. Bence de öyle evet film Red'i haksız çıkarmış Andy bitmek bilmeyen umuduyla kurtulmuştu o hapishaneden ama hayat her zaman beni haklı çıkarıyo malesef sanırım bu yüzden herşeyin en kötüsünü düşünen bi karamsara dönüştüm."Hani beklenti yok hayal kırıklığı yok" diye bi söz var ya işte onun gibi,umut ettikçe hayal kırıklıkları çoğalıyo sanki...Belki de ben beceremiyorum umut etmeyi!ya da mutlu olmak için olmadık şeyler umuyo gerçekleşmesi zor beklentiler içine mi giriyorum bilmiyorum ki...Gerçi çok bişey de istemedim bu hayattan ama neyse...
Umut hep korktuğum bir kavram olacak benim için zira ne demiş Nietzsche "umut en büyük kötülüktür çünkü işkenceyi uzatır." İşte aynen öyle!


Sahi andy nasıl kaçabildi o hapishaneden ya?? 
Gidip uyusam iyi olcak !!

20.08.2009

Margaretttt


Önce tanıştırmak gerek de mi? Bloğum Margaret,Margaret bloğum tanıştığınıza memnun oldunuz eminim...

Hayatımdan bişeyler yazarken Margaret'tan(
evet o bi ecnebi)bahsetmesem olmazdı.Lise yıllarından beri gördüğüm her boşluğa,utanarak söylüyorum ki sırama,defter kapakları&kitap aralarına çizip durduğum ecüş bücüş karakterlerin arasından sıyrılabilmiş her defasında aynı yüzü,aynı ifadeyi çizmeyi başarabildiğim(zaman içinde biraz kilo almış olabilir) benim hayal kahramanım(Margaretın arkadaşları da yok değil tabi hatta ailesi,çocukları hehe)...Kabul çok profesyonelce değil,çirkince de biraz, kilo problemi olduğunu da söylememe gerek yok sanırım ama yine de seviyorum Margaretı belki o beni sevmiyodur niye onu çizip durduğumu çözemiyodur ama olsun! Bu arada Margaret ismi nerden aklıma geldi onu da bilemiyorum neyse İyki varsın Margaret,iyki çizmişim seni:)

19.08.2009

Biri Bana mı Seslendi...?


Hücrelerime işlemiş karamsarlığımdan,
Bitmek tükenmek bilmeyen bu hüzünlü hallerimden,
Yakamı bırakmayan bu aptal melankoliden,
Kendimi ifade edemeyişim,Hayata & insanlara ayak uyduramayışımdan,
Yeniden ve yeniden yaşadığım hayal kırıklıklarından,
Buna rağmen olaylardan ders almayışımdan,
Üstüne üstelik hayalperestliğimden,

"Salaklığımdan",

vs.vs.vs ...............

Yoruldum & Bıktım & Usandım kendimden!

15.08.2009

Çizgi Film Çocuğu...


Küçükken hep çizgi film olmak isterdim ne zaman mickiyi,donald amcayı izlesem onlara özenir çizgi dünyada yaşamanın hayalini kurardım.Hatta bunun için dua ettiğimi de hatırlıyorum.Ne garip bi çocukmuşum yav! Gerçekten de garip ya çizgi film olmak istemek! Sanırım küçükken de yaşama dair kaygılarım epey çokmuş ya da insan olmanın zorluklarını mı farketmişim ne?? Eee zaten ormana gittiğinde şirinleri göreceğini sanan dört gözlü bi çocuktan da başka ne beklenir ki he bi de Susam sokağına gitmenin yollarını arayan...

8.08.2009

Arabesk sayıklamalar (Ben dogarken ölmüşüm)




Bu aralar karamsarlığın ve kötümserliğin dibine vurmuşken annemin doğumuma dair anlattığı bi ayrıntı kafamı kurcalar oldu...
Bildiğim kadarıyla her bebek doğduğunda ağlar hatta ağlaması iyidir yani yaşadığını gösterir.Ben ağlamamışım işte...Öldüğümü düşünmüşler zira zor da bi doğummuş doktorun bi kaç şaplağıyla ağlamaya başlamışım.Annem doğum sırasındaki hırpalanmadan olduğunu söylese de bence ben baştan doğmaya pek de niyetli değilmişim sanırım baştan pes etmişim... belki de hiç ağlamamış olmam gerekiyodu bilmem ki...