18.07.2012


Geçenlerde ironik bir şekilde zaman makinem Delorean ile birlikte lise arkadaşları yatılı toplantısına gittik.
Gitmek zorunda kaldık,kaçamadık.Halbuki tek isteğim Delorean'i eve sağ salim ulaştırmaktı.
Bu arada Delorean derken gerçekten bir Delorean'den bahsediyorum.Delirdiğimi düşünmeyin.Tamam onun bir oyuncak olduğu ayrıntısını söylemedim ama
inanın bana zamanda yolculuk yapabiliyor üstelik plütonyum olmadan.Ya da inanmayabilirsiniz :) 

Ne diyodum,arkadaş yatılı toplantısı ,
Maruz kalabileceğim sohbetleri az çok tahmin etmiştim giderken.
Tahminimde yanılmadım.
Bol abur cubur eşliğinde dertlenmeler dertleşmeler,geçmişle gelecek arasında kapana kısılmış insanların
sabaha kadar süren sonuçsuz sohbetleri.Hadi benim zaman makinem var ama bu insanlar zaman makinası olmadan gelecek ve geçmiş arasında mekik dokudular.
Ben kalabalığın arasına karışmayı denedim önce.Orda olanlar ve olmayanların kalabalığına.
Bir süre bu şekilde idare etsem de hop diye ensemden yakaladılar.Herkes teslim olmuş şu saçma hayat kuralları bıdı bıdılarına.
Yaşı kaç olursa olsun anne-baba söylemlerine.
Hayatımda hiç topuklu ayakkabı giymemiş olmam bile beni onların gözünde anormal yapmaya yetterdi yetti.
Ve daha böyle bir sürü şey...
Kendimi hem iyi hem kötü hissettim.
İyi hissettim her ne kadar umutsuz olsam da bu dünyanın gerçek bir dünya olmadığını biliyorum.
Bu düşünceye sığınıyorum ben bu düşünce bana teselli veren.
Ve benim kaçıp saklanabileceğim bir şeyler var tam olarak ne olduğunu bilmesem de.Belki filmler belki hayaller
belki hiç gerçekleşmeyecek olağanüstü olaylar ama varlar.
Üzüldüm çünkü hayat çoğunlukla onların anlattığı gibi bi şey.
Uyum sağlamak bir şekilde kabul etmesek de bazı şeylere katılmak ya da maruz kalmak zorundayız çoğu zaman.
Bunun güçlüklerini düşündüm.
Bir şekilde bizden istenen yapmak istemesek de kendimizi yapmaya zorunlu hissettiğimiz şeylerin varlığı ,
günün birinde bunlara teslim olmak düşüncesi insanı korkutan.
Hayallerine ulaşamamış insanlar bir şekilde mantık dediğimiz şeyden bahsedip ama aslında hiç mantıklı olmayan bu şeyleri istemeye başlıyolar.Bunlara şahit olmak üzücü...


p.s. Yukarıyı okudum da şimdi amma da laf salatısı yapmış aynı şeyleri evirip çevirip yazmışım.O kısımları boşverin.Eğer Mulholand Drive'ı bir kere izleyip anlamayıp ve sevmediyseniz ona bir şans daha verin.Bir bulmacayı çözer gibi.İnanın bana bu sefer anlamaya başlayıp seveceksiniz.Hatta üçüncü kere izlemeyi bile düşünebilirsiniz.


2 yorum:

nosta dedi ki...

Ne güzel bi yazı olmuş bu böyle..

Mary Daisy Dinkle dedi ki...

teşekkürler :) can havliyle yazılmış bir iç döküş.Saçmalıklardan bir saçmalık.