25.12.2011


Siz hiç sinirlendiğinde "Andreadorya'lar"diye hakaret eden bir kimya hocası düşlediniz mi?
"Maydonoz kafalılar" ya da "sersem tavuk" da olabilir.
İnanın bana ben de düşlemedim.Düşleyemezdim de.Ama gerçekten böyle bir hoca gördüm.
İşte şu yukarda çizmeye çalıştığım robot resmin sahibi,Namık Kemal Şenhalojen.
Orta okul yıllarının kimyadan soğuduğum zamanlarına denk düşer derslerimize teşrifi.
Kendisi kimya öğretememesi,abuk konuşmaları ve orjinal hakaretleri ile ünlüdür.Evet kimya öğretemez ve bunun da farkındadır.
Kopya çeken öğrenciyi gördüğü halde görmemezlikten gelip,gözlerini kaçıracak kadar da düşüncelidir sayın Şenhalojen.
Neden öğretmen olduğunu ise hiç kimse bilmiyo.Ziyan ettiği derslerin bir kısmında çarpık kentleşmeden ve muhtar olursa(!) buna bulacağı çözümlerden bahseden
Şenhalojen,aslında içten içe muhtarlıktan başbakanlığa giden hayaller peşindeydi bence.
Hatta sınıfı bir kamuoyu yoklaması aracı olarak görüp,potansiyel oy oranını ölçerdi.
Belki,belki de şimdilerde mecliste falan da olabilir,bilmiyorum.Kötü biriydi diyemem ama kesinlikle karikatür bir tip ve onca yıldan sonra bile hatırlayıp aa gerçekten öyle biri var mıydı diye şaşırıp,güldüğümüz.
Hala öğretmenliğe şey yani öğretememeye devam ediyo mu bilmiyorum ama Allah mevcut öğrencilerine anlayış gücü,kopya çekme becerisi ve tahammul ihsan eylesin,amin.

11.12.2011

gidiyoruz bu


İnsanın doğup büyüdüğü ve hatta yaşlanmaya başladığı evini kolilerine ayırıp,karton kutulara pay etmesi çok acayipmiş.Toplanmak,gitmek.
Hayatımızda ilk defa taşınmıyı deniyoruz da.
Her şeyi ama her şeyi paketliyoruz.Hayatımıza şahit duvarlar,pencereler,kapılar hariç.Hım bir de mutfaktaki karıncalar.
Gelmeyiz diyip kolilenmeye yanaşmadılar.Başka bi yerde yaşamamışlar ve yaşamak da istemiyoruz dediler.İkna edemedim.
Tabi çocuklar da öyle.Yani bizim çocukluğumuz da bu evde koşup oynamaya,kapılara tırmanmaya devam edecek.
Beni en çok düşündüren ise biz gittikten sonraki evin haleti ruhiyesi.
Yani bence duvarların,kapıların bile hisleri var.Küçükken kolu sökülen peluş ayıya sakat muamelesi yapıp üzülen,kolunu sarıp sarmalayıp tedavi etmeye çalışan biri olarak hep böyle düşünümüşümdür.
Acaba biz gittikten sonra ne hisseder evden arta kalanlar.oh kurtulduk diyip parti falan mı verirler,üzülürler mi yoksa?
Yatağımın yanımdaki duvar mesela acaba beni özler mi.Ya da uyuyamadığımda gözlerimi dikip baktığım tavan?
Bilmiyorum belki de umurlarında bile olmaz.Ama yeni ev sahiplerini garipseyebilirler,biz de yeni evi.Yeni gelenler de bizim eski evi.
Acaba onlar için bir kullanım talimatı mı yazıp bıraksam.Yok talimat kelimesini sevmedim.Tavsiye yazısı mı bıraksam.
Mesela,üzüldüklerinde ya da canları sıkkın olduğunda mutfak penceresinden görünen minik gökyüzüne,geçip giden uçaklara bakabilirler ki iyi gelir her zaman.
Sonra arka pencereden manzaramız aşağı mahalle komşusunun çatı üstü kedileri de halden anlar.Tabi onları beslemeyi de unutmasınlar.
İnşallah yeni gelenler bu evde bıraktıklarımıza iyi bakarlar.

1.12.2011


 ''bu savaşı hangi tarafın kazanacağı kimin umurunda? ne için öleceğini bilen var mı? böyle ölmeye değecek hiç bir şey olamaz.''

Taegukgi Hwinalrimyeo...
 Az önce bitti.Ama biterken bitiren filmlerden.Gözyaşlarıyla bitenlerden.Kendimi çok yorgun hissediyorum.Bu gün etrafımdan kurşunlar geçti,cesetler üzerime yağdı,arkadaşlarım parçalandı ve yüzlerce kere öldüm ben...
Canım Kardeşim vardı,Sleepers,İçimdeki Yangın.Ama hepsinin toplamından bile daha çok yıprattı,üzdü,ağlattı. Taegukgi Hwinalrimyeo...İzleyin ama izletikten sonra içinizde dinmek bilmeyen bir ağlama hissi ile kalakalıyosunuz hayatın ortasında.Bu filme savaşın tiksinçliğini en iyi anlatan film demek az kalır izlediğim en gerçek film.

İzleyin ama kendinize dikkat edin,yaralanabilirsiniz...