Tahmin edebileceğiniz gibi Dostoyevski'nin bu notlarla ilgisi yok .
İstifa ettiğim hatta arkama bakmadan uzaklaştığım son işimden;arşivden,arşiv günlerinden arşivlediğimiz bi takım dökümanlar.
Yerin bi hayli dibinde,üstelik havasız ortamda ve üstelikte acayip insanlarla çalışıyosanız ve
etrafta iş gereği bi dolu kalem ve kağıt da bulunuyorsa saçma sapan şeyler çizmek olağandır.
Bi takım komiklikler çizilir,notlar düşülür ve elden ele dolaşır.
Aslında bu çizgiler ruhumuzun derinliklerindeki imdat çağrılarıdır da.
Ya da oksijen eksikliğine bağlı,beyne giden oksijenin azlığından kaynaklı delirmelerdir.:)
Şöyledirler: :)
içten gelimsel dışa vurumsal..Arkadaki ayıcık sıkılmış bir ruhun özgürlüğünü temsil ederken ...
çocuğun koca kafasının günün yorgunluğuyla şiştiğini görüyoruz...
evet berbat bir gündü.Çizdiğim günü net olarak hatırlayabiliyorum...
Yukarıdakiler işten kaçma sebebimiz komedi dans üçlüsü.
Bu robot resmi buraya ekledim çünkü bu üçünü herhangi bi yerde görmeniz halinde
panik yapmadan ortamdan en kısa sürede uzaklaşmalısınızdır.Şef bozuntusu ve yaverleri ellerde telefon ve baskın kolonya kokusuyla belirirler.Laf taşıma,dedikodu ve iki yüzlülük en belirgin özelliklerindendir.
Asuman Ülkü... oraya katlanma sebebim ve işten birlikte ayrıldığımız bi kaç arkadaşımdan biri olup O'na neden bunu çizdiğimi hatırlayamıyorum.
Sanırım bir gönül alma çabası olabilir.
Bu ucubelerden sadece alttakini ben çizdim.Ama makyajı yapan ben değilim. :))