18.04.2013







Ev:
-Çok rüya görüyorum. Hem de çok fazla.
Bazen hayatım, bazen izlediğim filmlerle paralel rüyalar.
Gri ya da renkli.Korkular,kaygılar ya da hayallerle karışık.Bazıları fantastik film gibi,bazılarından sağlam dramlar çıkar.Bazıları fredy'nin kabularından bile daha kabus,bazıları hayallerle harmanlanmış oluyor.Çok dolaşıyorum çok fazla.Bazen Lynch çekiyor bazen Tarantino, bazen de yönetmen koltuğuna ben oturuyorum.
Bazen ama.
(Çok bazen dedim biliyorum)
 Sanırım rüya sabiti diye de bir şey var ama.

Yol:
--Günaydın İstanbul kardeş diye bir dizi vardı,canımın İstanbul köşesi diye de bir şarkı.Kitap okumaya çalışıp uyuklarken aklıma birden bunlar geliyor.Kafamı çevirip dışarı bakıyorum da boğazdan geçiyoruz,boğazdan geçerken uyanıveriyorum.Sonrası durağı kaçırma çalışmaları.Bugüne kadar hiç başaramadım.

İş:
---Poğça ve çayla florasan ışık altında kahvaltıların en kötüsü iş kahvaltısı.
Her sabah sıcak poğçaya yenilmek, üstelik etrafta margarinden insanları görmekten de değil sadece kötülüğü.Zeytinsiz,peynirsiz kahvaltı mı olurdan kaynaklı ve çayı soğutan zır zır telefon daha ilk vakitlerden çalıyorsa bir de,dramlardan bir dram oluyor işte.
Şimdilik böyle.Yolların beş buçuk hali sağolsun.



7.04.2013



İnsan yazmak istediklerini ,yazması gerekenleri yazamayınca başka şeyler de yazamıyor. Hem yazsa bile ortaya sıkıcı yol durumları,otobüs manzaraları,hep aynı işsel sorunlar çıkıyor.
Dolayısıyla aynı şeyleri yazıp duruyorum.Günler de hep aynı koşturmayla geçip gidiyor.
Tek gerçek haftasonu.
Anlatılması gereken de o zaten.
Cumartesi fazlasıyla cuma iken şimdi bir miktar da kendisi.
Kahraman canım pazarlar zaten kurtarıcı ve bol filmle geliyor.
Haftaiçinin akşam beş buçuk yolları güzel.Evin altıbuçuk haline yetiştiriyor.
Sonra gelsin filmler...
Haftaya bir başlamayagör ,bazı hayaller de geçmesine yardım ediyor.
Döngünün de böylesi güzel.
Sonrası Yozgat Blues bu perşembe.
Perşembeye kadar ölmememiz gerek.