29.09.2011


Salı gününden beri manzaram bu şekilde,Çeşme de.

Annemlerle tatile gitmemek için yoğun çaba sarfettim,bahaneler uydurdum.Onlar bensiz kapıdan valizlerle çıkarken,pes ettiklerini,bağımsızlığımı ilan ettiğimi düşünürken,taktik değiştirdiklerini saatler sonra öğrendim.
Otele gider gitmez iki saattte bir arayıp gitttikleri yerin güzelliklerinden bahsetmek suretiyle baskı yapmaya başladılar.Sonra da baskının şiddetini arttırıp ve biraz da duygu sömürüsüyle beni ikna etmeyi başardılar.Pazartesi akşam yola çıkmak zorunda kaldım.Ben otobüsle seyehat etmeyeli,otobüsler kendilerini bi hayli geliştirmişler.Her koltukta küçük ekran ve tv,müzik,film seçeneği.Leyla ile Mecnun'nu pazartesi ,otobusün 23 numaralı koltuğunun minicik televizyonundan izlemek varmış kadarde.Mürekkep yüreği de bursa civarlarında izlemek.Salı sabahı ise yorgunluktan ölmüş bir şekilde işte bu manzaraya bakıyodum.

Aslında bu tatil dayımın iş yerinin kurasından çıkıp,birileri gitmediği için de piyangonun bize vurduğu plansız bir şey hani annemler için de sevinmiyo değilim.çünkü elli küsür senelik hayatlarında ilk kez böyle bir tatil yapma fırsatı buldular üstelik mütedeyyin ki bu sözcüğü cümle içinde ilk kez kullanıyorum,bi otelde ama ben burda olup bitenlerden hiç ama hiç memnun değilim.Şaşkınlıkla insanları izliyorum.
Bi kere bildiğin kolelik düzeni bu her şey dahil oteller.Zengin  şişko insanlara beş öğün yemek yetiştirmek,gün aşırı çarşaflarını değiştirip,çöplerini toplamak zorunda olan insanlar var burda.Sakın bana ne güzel iş imkanı işte demesin kimse hepimiz biliyoruz ki hakettiklerini alamıyolar.Biz alışkın değiliz böyle şeylere,babam da alışkın değil annem de.Topluyoruz tabaklarımızı kendimiz,rahatsız oluyoruz teyzenin biri odayı toplarsa.Ve rahatsız olduk gitmek istiyoruz evimize.Neyseki yarın burjuvalar ve elele ortalıkta gezinen balayı çiftleri arasındaki son günümüz. 

Manzarayı aklımıza kazıyıp belki de bi daha hiç uğramayacağımız bu topraklardan gidiyoruz.

21.09.2011

"yastık kanepenin üzerine konur. tekme atılarak düşürülür o"


Çocukluğumuzun evleri...

Kenarda mutlaka deve tabanı ya da dekoratif başka bir bitki.
Ortada üstünde bolca kül tablası bulunan kocaman sehpa,
Vitrin,vitrini çevreleyen sarmaşık,yer yer plastik çiçekler.
Genelde yeşil renkli olan kadife koltuk takımı.
Acayip şekilli, karman çorman halı ve altında damalı iki renk marley ya da muşamba tabakası.
Sonra vitrini süsleyen bi takım nikah şekerleri,dolap kapaklarına yapıştırılmış sakız çıkartmaları,futbolcu çıkartmaları.
Kapaklardan sarkan örme mısır ya da karpuz.
Vitrinde oyuncaklar,oyuncak bebekler,biblolar.
Büfe tabir edilen camlı bölmede tabak,çanak,fincan ve bardaklar,eski düğün resimleri ,aile eşrafına ait çeşitli vesikalık fotoğraflar.
Yine vitrin üzerinde duran kocaman alengirli dantel örtülü müzik seti ve büyük kasetli vhs video.
Duvarları kaplayan garip şekilli duvar kağıtları,manzara resimli tablolar ya da çeyizden kalma işlemeli figurler.
Yemek masasının üstünde naylanumsu örtü ve üzerinde plastikten elma ve üzümler.
Evin tavanından sarkan örme ip saksılık,orman ve ay çiçeği desenli,dallı budaklı perdeler.
Anne çeyizinden kalma yatak örtüsü,kenarda sandık ve üstüne istiflenmiş yorgan yığınları.
Başlarına naylon geçirilmiş halıdan direkler,ütü masası ve elektrik süpürgesi köşede.
İsmi makyaj masası olup hiç bir zaman bu amaçla kullanılmamış,puf adı verilen küçük taburesi de olan,
üstünde arko krem,parfum ve bir dizi tarağın bulunduğu aynalı zamazingo.
Yatak ya da divan altına saklanmış içi çamaşır dolu plastik sepetler.
Kimi evlerde rastlanan duvarda asılı ecza dolabı.
Acayip şekilli iğnelikler,nazar boncukları,maşallah yazısı ya da karınca duası.
Market ya da belediyenin dağıtmış olduğu takvim ramazan bitse bile duvardan indirilmeyen imsakiyeler.
Reklam amacıyla ya da promosyon olarak dağıtılmış olduğu halde evin baş köşesine asılmış reklamlı duvar saatleri.
Kütüphane adı verilse de hiç bu amaçla kullanılmamış olan,
daha çok çocukların dolap kapaklarının içine girmek suretiyle oyun oynadıkları iki kapaklı kanepemsi sedir.

Ve daha neler neler,bu liste böyle devam eder de eder... :)

11.09.2011


Babannemin bi iki üfledikten sonra, kızım bunun düdüğü düşmüş ,ondan ses çıkmıyo dediği İki Ney'e sahibim.
İlki,bildiğimiz su borusu kıvamında ,daha çok turistlik amaçlı satılan,süslü püslü Baba hediyesi.Babam alıp getirdiğinde o kadar sevinmiştim ki,günlerce ama günlerce ses çıkarabilmek için uğraşmıştım kendi kendime.
Evet biraz Su boruluğu vardır ancak süper ses çıkartabilme kapasitesine de sahiptir.Yani bunu sonradan öğrendim.Ney kursunda O'nu küçümseyen hocayı şaşırtacak derecede ney taklidi yapabilmişti kendisi.


İkincisi ise Konya'dan ve üstelik gerçek kamıştan tam anlamıyla bir ney.

Bir ay devam edip bıraktığım kurs yadigarı.Ve üstelik kış ayrı, yaz ayrı bakım gerektiren nazlı kamışlardan.
Uzun süre üflemezsen küser hem de.Benim suratıma bile bakmayışı bundan.

Yani durum şu ki ,evet ben elinde iki neyi olmasına rağmen -ve bunlardan ses de çıkarabiliyorum-
hala ney kursuna gitmeyen,Fa ve Mi'den korkan bir salağım.Durum net olarak budur.
Bu bahsettiğimiz mi ve fa ise gerçekten çıkarması en zor seslerden olup,cesaretimi kıran en önemli faktörlerdir.
Ancak yarın itibariyle gidip kursa kayıt olmaya karar verdim.Yani ney kursuna işte.
Bu sefer zoru görüp pes etmek yok.
Öğrenmeden kursu yarıda bırakmak hiç yok.

Ve günün birinde metro civarlarında ney üflemeye çalışan bir neyzenimsi görürseniz işte o benimdir ve olmayan kariyerime sokak çalgıcısı olarak devam ediyorum demektir.
Hiç olmazsa dinliyomuş gibi yapıp etrafta yalancı bi kalabalık oluşturabilirsiniz öyle değil mi? :)

1.09.2011



Haşlanmış yumurta kokusu ve tahin helvası-ekmek ikilisi tadında ilkokul yılları...

Genelde öğlenciydim ve öğlenci olmanın bütün acayipliklerini yaşadım diyebilirim.
Yani aa yarın yaparım diyip , ertesi gün geç kalarak aceleye getirilmiş ödevler,
sabahçılar şen şakrak okuldan çıkarken okula yol almanın verdiği hüzün,
Kışsa ve hava kapalıysa gece eve gidiyormuş hissi,vs.
Tek iyi tarafı biraz fazla uyumaktı ki onlar gibi erken kalkmasam bile
sabahçı kardeşlerimle aynı saatte uyumak zorunda olmak avantaj sayılırsa.
Annemle öğlene kadar izlemek zorunda kaldığım ya da tamam bi kısmın bilerek ve isteyerek izlediğim diziler var bir de.Okula ferhunda hanımlar ,manuela ve bir takım marialı dizileri izleyip gitmek benim ve diğer öğlencilerin kaderiydi.O derece ki sınıfta dizilerin akıbetini konuşanlar bile vardılar.
Düşünsenize 4.sınıftasınız ve gündeminiz Ferhunde Hanımlar'da ki meftune ile şukufe ve onların pekte Ankaralılara benzemeyen acayip şiveleri :)
Tamam bu konuyu hiç konuşmadık ama şimdi düşünüyorum da sahiden  onlar niye öyle acayip konuşurlardı ki...
neyse,
Okulu asmak biz öğlenciler için imkansızdır sonra.
Hastaysan sabaha iyileşme ihtimalin varken,hastaneye de yine sabahtan gidebilir ve okul vaktine yetişebilirsin.
Dahası anne ile birlikte gidilemeyen ev oturmaları kaçırılan,pasta,börek ve çörekleri saymıyorum .
Böyle sen okuldayken her şey olup bitmiş ve bişeyleri fena halde kaçırmışsın hissi.Çok feci!

Herşeye rağmen ilkokul yılları süperdir.Yani,hiç bir zaman unutmayacağın öğretmen ve arkadaşların hep aklının bir köşesinde hatırlanmayı beklerler.
O yıllara dair ıvır zıvır bir sürü ayrıntı da kafam da...
çöp kutusu başında kalem açarken yapılan sohbetler,
Bayram önceleri elişi kağıtlarıyla sınıfı süsleme çabaları...
Beslenme arasında ellerden bulaşan kırmızı kalem aromalı pembe renk haşlanmış yumurta tadı,
eski meyvesuyu şişesine konulmuş ve tadını hala muhafaza eden su şişelerimiz,en iyi kusmuk temizleyicisi talaş falan.
Yeni sayısı dağıtılan derginin heyecanı ile yeni öğrenilen şarkının mutluluğu.Ama bazen moda olan sanatçıların acayip şarkıları da söylenirdi ve müzik dersleri çekilmez bir hal alabilirdi üstelik isminiz melekse ve sınıftan biri müzik dersinde ısrarla "hadi hadi meleğim"
şarkısını üstelik tahtaya çıkıp söylüyosa ve bütün sınıf kafasını çevirip size bakıyosa... :|
 
Bütün bu abuklukları hatırlama nedenimse onca yıl sonra bulduğum değişmez sıra arkadaşımın ta kendisi oldu.
Büyümüş ,evlenmiş şipşirin bir oğlu olmuş,koskocaman anne olmuş ve en önemlisi beni unutmayıp aramış bulmuş.Hatıra defterimden fırlamış gibi,geçmişe dair eksik bi parçayı bulmuşum gibi.:)